Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/914 Esas 2020/6722 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/914 Esas 2020/6722 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2020/914
Karar No : 2020/6722
Karar Tarihi : 09/11/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/914 Esas 2020/6722 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2020/914 E.  ,  2020/6722 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili, davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar vekili, davalıların desteği ...’ün içerisinde yolcu olarak bulunduğu, ... Türk Sigorta A.Ş. nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan, davalı ...’ın maliki, diğer davalı ...’ın sürücüsü olduğu aracın, davalılardan ...’un sevk ve idaresindeki araçla çarpışması sonucu 05/05/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında ...’ün vefat ettiğini, müvekkillerinin kaza nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek HMK. 107. maddesi gereğince belirsiz alacak olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir müvekkili için 1.000,00"er TL maddi tazminatın tüm davalılardan, her bir müvekkili için ayrı ayrı olmak üzere 40.000,00"er TL manevi tazminatın davalı ... şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep
    etmiş; 10/05/2016 havale tarihli dilekçesiyle maddi tazminat talebini davacı eş ... için 103.075,15 TL’ye, davacı ... için 34.205,75 TL’ye, davacı ... için 6.699,35 TL’ye, davacı ... için 4.789,19 TL’ye, davacı ... için 3.151,90 TL’ye yükselttiklerini bildirmiştir.
    Davalılar, ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile davalılardan ... İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. yönünden davacıların davasının reddine, davalılardan ..., ..., ... ve ... Türk Sigorta A.Ş. yönünden davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulü ile 103.075,15 TL"si davacı ..."e, 34.205,75 TL"si davacı ..."e, 6.669,35 TL"si davacı ..."e, 4.789,19 TL"si davacı ..."e, 3.151,90 TL"si davacı ..."e ait olmak kaydıyla toplam 151.921,34 TL tazminatın; davalılar ..., ... ve ... yönünden kaza ve vefat tarihi olan 05/05/2014 tarihinden itibaren, davalı ... Anonim Türk Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihi olan 29/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine; davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı ... için 10.000,00 TL ve davacılar ...,... için ayrı ayrı 5.000,00 TL toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza ve vefat tarihi olan 05/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ... ve ..."tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine; manevi tazminata yönelik fazlaya ilişkin istemin reddine, dair verilen karar davacılar vekili, davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-10.4.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İ.B.K.nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
    Öyle ki İ.B.K. ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
    Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK.’nun 294. - 297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK.’nun 297/2. maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
    Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
    Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 04/05/2016 tarihli kısa kararda "...6.669,35 TL"si davacı ..."e... ait olmak kaydıyla toplam 151.921,34 TL tazminatın; davalılar ..., ... ve ... yönünden kaza ve vefat tarihi olan 05/05/2014 tarihinden itibaren, davalı ... Anonim Türk Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihi olan 29/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine,” karar verildiği halde, gerekçeli kararda "…6.699,35 TL"si davacı ..."e... ait olmak kaydıyla toplam 151.921,34 TL tazminatın; davalılar ..., ... ve ... yönünden kaza ve vefat tarihi olan 05/05/2014 tarihinden itibaren, davalı ... Anonim Türk Sigorta A.Ş. yönünden dava tarihi olan 29/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine" şeklinde hüküm tesis olunduğu görülmektedir. Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    2-Bozma sebep ve şekline göre, davacılar vekili, davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan ve re’sen görülen nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ile davalılar ... ve ... Anonim Türk Sigorta A.Ş."ye geri verilmesine 09/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.







    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara