17. Hukuk Dairesi 2020/1254 E. , 2021/2029 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkilinin davalı-borçlu ..."den 28/03/2012 tanzim tarihli 26/02/2013 vadeli ... senet ile 35.000,00 TL alacaklı iken, borcun ödenmemesi nedeniyle borçlu aleyhine Karacasu İcra Müdürlüğü"nün 2013/269 esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, icra takibinin kesinleştiğini, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığını ancak borçlu-davalının adına kayıtlı 09 H 4138 plaka sayılı kamyonu 01/04/2013 tarihinde alacaklıdan mal kaçırmak amacı ile diğer davalı ..."a sattığını belirterek dava konusu 09 H 4138 plakalı aracın satış işleminin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili; söz konusu aracın müvekkilinin maliye, banka ve esnaf odasına olan borcundan kaynaklı ... vekili ... satıldığını, bedelsiz ve gerçek dışı muvazaalı bir devrin söz konusu olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davalıların ... plakalı aracın davacıyı zarara uğratmak ve mal kaçırmak amacı ile satmadığı ve satışın gerçek satış olduğu anlaşıldığından, davalı ... davacı tarafça ileri sürülen iddiaları kabul etmeyerek yemin ettiğinden
davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava İİK.nun 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davalar İİK.nun 282. maddesi uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişiler aleyhine açılır. Zorunlu dava arkadaşı durumunda olan kişilerin tümünün davalı olarak gösterilmemesi halinde eksik gösterilen kişi veya kişilere dava dilekçesinin tebliği ile davaya dahil edilmeleri sağlanmalıdır.
Somut olayda, davaya konu edilen araç, 01/04/2013 tarihinde davalı borçlu ... tarafından dava dışı ... ’e, 17/06/2013 tarihinde ise ... tarafından da davalı ...’a satılmıştır. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde, borçlu ... ve ... taraf olarak gösterilmiş ancak borçlu ile işlemde bulunan ... davaya dahil edilmeksizin davanın esasına girilerek reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece, davacıya borçlu ile işlemde bulunan ...’i davaya dahil etmesi için süre verilmesi ve bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
2-Kabule göre de; İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda, mahkemece; davalı borçlu ..."in davacı tarafça ileri sürülen iddiaları kabul etmeyerek, dava konusu aracı davacıdan mal kaçırmak amacı ile satmadığı yönünde yemin ettiğinden davanın reddine karar verilmişse de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “yemin” delili 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Belirtilen Kanun"un 225’nci maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak konular yemin konusu olamaz, bu konularda yemin de teklif olunamaz. (6100 sayılı HMK. 226)
Tasarrufun iptali davalarında borçlunun tek başına dava konusu aracı mal kaçırma amacıyla devretmediği yönündeki yemini davanın reddi için yeterli değildir. Bu nedenle, davalı borçlunun yemini kabul etmiş olmasının davanın reddi gerekçesi yapılması doğru olmayıp, dava konusu tasarrufun yukarıda açıklanan İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 01/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.