17. Hukuk Dairesi 2021/2772 E. , 2021/3174 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki sigorta tahkime ilişkin Hakem Heyeti kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı itirazın kısmen kabulüne dair verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili 15.10.2016 tarihinde meyadana gelen çift taraflı trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını ve şimdilik 20.000,00 TL"nin davalı ... şirketinden tahslini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile dava değerini 75.196,00 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonunca başvurucunun talebinin kabulü ile 75.196,00 TL"nin 21.09.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ... Sigorta A.Ş"den tahsili ile başvurana verilmesine karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince itiraz edilmiştir. İtiraz Hakem Heyeti tarafından davalının itirazının kısmen kabulü ile Hakem Heyeti Kararının düzeltilerek hüküm kurulmasına, başvuru sahibinin talebinin kısmen kabulü ile 65.071,43 TL tazminatın 21.09.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sigorta şirketinden alınmasına karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, başvuranın yaralanmasının kafa bölgesinde olmayıp vücudunun kaburga kısmında olduğu gözetildiğinde kask takmamasının müterafik kusur olarak değerlendirilemeyeceğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, çift taraflı trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015- 20.02.2019 tarihleri arasında ise Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Somut olayda; davacı tarafça kişisel müracaatla alınan ve başvuru dilekçesine eklenilen, maluliyet tespit işlemleri yönetmeliği ve Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenen, Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesinin 30.06.2017 tarih ve 1060 sayılı Sağlık Kurulu raporuna göre davacının %15,2 oranında maluliyetinin olduğu belirtilmiş, bu rapora göre yapılan aktüer hesabına göre karar verilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile işbu maluliyet raporuna itiraz etmiş, hasar dosyasında yaptırdıkları medikal eksper incelemesine göre de raporda maluliyet hali olarak kabul edilebilecek bir sekel tanımının yer almadığı, kişinin maluliyetinin bulunmadığı savunulmuştur.
Ancak yargılama sırasında kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak herhangi bir bilirkişi raporu alınmamıştır.
İtiraz Hakem Heyetince hükme esas alınan maluliyet raporu davacı tarafça kişisel müracaat sonucunda tek taraflı sunulan delillerle hazırlandığından ve davalı tarafın delilleri nazara alınmadığından somut olayın şartlarına göre sözkonusu sağlık kurulu raporu hükme esas alınmaya yeterli değildir.
Bununla birlikte, gerçek zarar miktarı; hak sahibinin bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli
“PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumu"nca da ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Buna göre temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, usuli kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu"na göre belirlenerek ve pregresif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması gerekir.
Bu durumda, İtiraz Hakem Heyetince kazayla ilgili tüm tedavi evrakları getirtilerek olay tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe uygun olarak başvuran da varsa maluliyet oranının tespit edilmesi ve kaza ile illiyet bağının saptanması için Adli Tıp Kurumu"ndan denetime elverişli bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre yukarıda anlatılan hesaplama tekniği ve temyiz eden davalının sıfatına göre usuli kazanılmış haklar da korunmak sureti (davacının kararı temyiz etmediği gözetilerek) ile alınacak Aktüeryal rapora binaen karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 23/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.