Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5106 Esas 2021/735 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5106 Esas 2021/735 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/5106
Karar No : 2021/735
Karar Tarihi : 04/02/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5106 Esas 2021/735 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)17. Hukuk Dairesi         2019/5106 E.  ,  2021/735 K.

    "İçtihat Metni"


    Davacılar ..., ..., ... ile davalı Türkiye Hayat ve Emeklilik A.Ş. aralarındaki dava hakkında İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 03/11/2015 gün ve 2014/916-2015/820 sayılı hükmün Dairemizin 28/02/2019 gün ve 2016/1578-2019/2247 sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü;
    -K A R A R-
    Taraflar arasındaki hayat sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, davanın kabulüne dair verilen hükmün, davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine her ne kadar Dairenin yukarıda numarası yazılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş ise de; aşağıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin karar düzeltme isteği yerinde görülerek yapılan incelemede;
    Davacılar vekili, müvekkillerinin murisinin dava dışı bankadan kredi kullandığını, kredinin teminatı amacı ile davalı ile muris arasında hayat sigorta poliçesinin düzenlendiğini, poliçenin teminat süresi içinde murisin öldüğünü açıklayıp vefat teminatı olan 66.000,00 TL"nin temerrüt tarihinden reeskont faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı taraf, sigortalının poliçe tanziminden önce mevcut olan ve ölümüne neden olan anjiosarkom hastalığını bildirmeyip sözleşmenin kurulması sırasında beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, bu aykırılık nedeniyle de zararın teminat dışı kaldığını savunmuştur.
    Davacıların murisi tarafından, dava dışı Halk bankasından 100.000,00 TL bedelli, 20.12.2005 tarihli konut kredisi kullanılmış, kredinin teminatı amacı ile 20.12.2005 yılından itibaren başlayarak birer yıllık sürelerle yenilenerek, ölüm tarihine kadar hayat sigorta poliçeleri düzenlenmiş, davaya konu sigorta poliçesi ise; 05.01.2011 başlangıç, 05.01.2012 bitiş tarihli olarak Halk Banaksı Çeşme Şubesi tarafından acente sıfatıyla düzenlenmiş, poliçenin düzenlenmesinden sonra, 09.09.2011 tarihinde sigortalı vefat etmiştir.
    Muris/sigortalı tarafından imzalanan 20.12.2005 tarihli Hayat vefat sigortası soru formunda sigortalıya, bugüne kadar önemli bir hastalık geçirdi mi, ameliyat veya şua tedavisi oldu mu, herhangi bir sakatlığı var mı soruları yöneltilmiş, sorulara verilen cevap “hayır” olarak yazılmış; şimdi tamamen sıhhatte mi sorusuna “evet” cevabı yazılmış, 20.12.2005 tarihli soru formu sigortalı/muris tarafından imzalanmış, devam eden yıllardaki soru formu ise sigortalının imzası ile tevsik edilmemiştir.
    Dosya kapsamında bulunan hasta epikriz raporunda, anjiosarkom nedeni ile 5 yıldır takipte olan hastanın, 2 gün önce es transf yapılıp taburcu edildikten sonra genel durumunun bozulması ve solunum sıkıntısı sebebi ile tekrar hastaneye yatırıldığı ve 09.09.2011 günü exitus olduğu belirtilmiştir. Düzenlenen ölüm belgesinde de, murisin ölüm nedeninin anjiosarkom olduğu, hastalığın başlangıcından ölüme kadar geçen sürenin 5 yıl olduğu belirtilmiştir.
    Patoloji raporunda, murisin 28.06.2005 tarihinde diz üstü ampute operasyonu geçirdiği, cerrahi sınırda tümöral doku saptanmadığı belirtilmiştir.
    Bilirkişi heyeti raporunda, tıbbi yönden yapılan değerlendirmede, murisin ölüm nedeninin, sigorta poliçesi kurulmasından önce geçirdiği anjiosarkom hastalığı ile ilgili olduğu, bu hastalığın ölümcül ve kötü seyreden bir hastalık olduğu, hastalığın tanısının ise; patoloji rapor tarihi olan 28.06.2005 tarihinden önce konulduğu, ölüm ile arasında illiyet bağı bulunduğu belirtilmiştir.
    Davacı tanığı ..., beyanında, murisin abisinin eşi olduğunu, murisin kredi başvurusu için banka şubesine beraber gittiklerini, sağ bacağının kalça kısmından kesik olduğunu, kesilen bacağın yerine protez bacak konulsa da desteksiz yürüyemediğini, baston yardımı ile yürüğünü, bankaya da koltuk değnekleri ile gittiğini banka yetkililerinin bu durumu gördüğünü, murisin bacağı ile ilgili soru sormadıkları gibi sağlığı ile ilgili de hiçbir soru sormadıklarını beyan etmiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, murisin vefatından önce, en son yapılan 05/01/2011 başlangıç tarihli sigorta poliçesine ilişkin sağlık bildirim formunda sigortalı murisin imzasının olmadığı bu nedenle beyan yükümlülüğünün kasten ihlalinden söz edilemeyeceği gibi, sigortalının poliçeye ilişkin sözleşmenin içeriği, şartları ve sonuçları hakkında bilgilendirilmediği, Sigortacılık Kanunu"nun 11. maddesi ve Hayat Sigortası Genel Şartları hükümleri gereğince sigortacının aydınlatma bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği, sigorta poliçesinin ve sağlık beyan formunun
    sigortalının beyanına göre yapılmadığı için sigortalının hastalığını kasten gizlediğinden veya beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığından da söz edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut duruma uygun düşmemiştir.
    Rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 1435. maddesi ile, sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir. Sigorta hukukuna ilişkin genel düzenleme mahiyetinde olan bu hüküm, hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Gerek TTK"nin 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
    Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde düzenlenmiş; beyan yükümlülüğüne uymamanın kasten ya da ihmalle olması şeklinde ikili bir ayrım yapılmıştır.
    Somut olaya dönülecek olursa, sigortalı, poliçe tanziminden önce mevcut olan anjiosarkom hastalığını TTK’nin 1435. maddesi gereğince, riskin kapsamı konusunda değerlendirme yapma hakkı bulunan sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
    Uyuşmazlık; sigortalının beyan yükümlülüğünü kasten mi, ihmalle mi yerine getirmediği, sigortacının da poliçe tanzimi sırasında üzerine düşen yükümlülük bulup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Somut olayın özelliği dikkate alındığında, sağ bacağı diz üstü ampute olan ve bu hali ile kredi başvurusu yapan ve poliçeyi tanzim eden acentenin de kredi kullandıran banka şubesi olduğu gözetildiğinde sigortalının/murisin kendisinde var olan hastalığı gizlediğinden söz edilemeyeceği gibi, doğru beyan yükümlülüğünün yerine getirilmesinde kasten aykırı hareket ettiğinin kabulü de somut olayın özelliğine uygun düşmemektedir. Sigortacı yönünden yapılan değerlendirmede ise, kredi kullandıran banka şubesinin aynı zamanda poliçeyi tanzim eden banka şubesi olduğu, sigortalının/murisin sağ bacağının ampute ve koltuk değnekleri ile bankaya gittiğine ilişkin tanık beyanı birlikte değerlendirildiğinde, davalının da, poliçenin tanzimi sırasında basiretli bir tacir gibi davranarak sigortalıya bu hususlarda gerekli soruları
    yöneltip, cevaplarını alması gerekmektedir. Basiretli bir tacir gibi davranmayarak, sigortalıya gerekli soruları yöneltmeyen, poliçede imzasını almayan, ancak buna rağmen poliçe prim bedelinin tamamını tahsil eden davalı sigorta şirketinin, sigortalının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerek bu durumdan lehine sonuç çıkarması kabul edilemez.
    Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; murisin sigortacı için önemli sayılabilecek bir hususu bildirme yükümlülüğünü ihmal suretiyle ihlal ettiği; sigortacının da somut olayın özelliğine göre (sağ bacağın ampute hali) basiretli tacir olarak üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmekte ihmali olduğu birlikte değerlendirildiğinde, açılan davada, TTK"nun 1439/2. maddesinin ilk cümlesindeki ihmal suretiyle beyan yükümlülüğüne uymama hali için düzenlenen, tazminattan indirim gerektiğine ilişkin düzenleme kapsamında, anjiosarkom hastalığının bildirilmesi halinde alınacak (alınması gereken) prim ile bildirilmediği için alınan prim arasındaki orana göre proporsiyon hesabıyla tazminatın belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    Açıklanan nedenler karşısında; davacılar vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin bozma kararındaki gerekçenin tümden değiştirilerek, yerel mahkeme kararının yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 28/02/2019 gün 2016/1578-2019/2247 sayılı bozma kararındaki gerekçenin tümden çıkarılmasına, yerine yukarıda yazılı bozma nedeninin yazılmasına ve hükmün yukarıda yazılı değişik gerekçe ile BOZULMASINA, tashihi karar peşin harcının istek halinde davacılara geri verilmesine, 04/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara