Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2021/2062 Esas 2021/1433 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2021/2062 Esas 2021/1433 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2021/2062
Karar No : 2021/1433
Karar Tarihi : 16/02/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2021/2062 Esas 2021/1433 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2021/2062 E.  ,  2021/1433 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :... Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı vekili; davacının yolcu olarak bulunduğu aracın tek tarflı trafik kazası yapması neticesinde davacının yaralandığını, maluliyetinin oluştuğunu, tedavi ve diğer giderlerinin olduğunu belirterek belirsiz alacak davası olarak şimdilik 1.500,00 TL"nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka faizi ile birlikte davalı ... şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... şirketi vekili; davacının talebi yönünden zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesini, ayrıca davanın esastan da reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasında zararı meydana getiren eylem suç oluşturduğundan olayın, 5237 sayılı TCK"nın 66/1-e maddesine göre 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımına tabi olduğu, davalı tarafın da yasal süre içinde zaman aşımı def"inde bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesince, İstinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava trafik kazasından kaynaklı cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
    818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir. BK"nın 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir. Buna karşılık 2918 sayılı KTK"nın 109/I. Maddesinde de "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar" hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir" hükmüne yer verilmiştir.
    Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
    Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK"nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer
    sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ayrıca, ceza davasında şahsi hak talebinde bulunmak şartıyla davaya müdahil olarak katılma halinde de dava zamanaşımı süresinin kesileceği gözardı edilmemelidir. (Hukuk Genel Kurulu"nun 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, 16.04.2008 gün 2008/4-326-325, 09.10.2013 gün 2013/4-36-1457 sayılı kararları)
    Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde; davaya konu 31.08.2007 tarihli kaza sonrası davacını ... Devlet Hastanesinde tedavi gördüğü, 03.09.2012 tarihli ... Bölge Eğitim ve Araştırma Hastahanesi Özürlü Sağlık Kurul raporuna göre; davacıda %47 oranında maluliyet oluştuğu tespit edilmiştir. Davalı ... şirketine 07.12.2013 tarihinde yapılan başvuru neticesinde sigorta şirketinin 03.02.2014 tarihli cevabi yazında yeni bir özür raporu alınması gerektiği berlirtilmiş, bunu üzerine 04.11.2014 tarihli Trabzon ... Eğitim ve Araştırma Hastahanesi Engelli Sağlık Kurul Raporu alınarak davacıda %40 oranında maluliyet oluştuğu tespit edilerek rapor 14.11.2014 tarihli ... Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’ nün yazısı ile davalı ...Ş."ye gönderilmiştir. Bu kez 15.12.2014 tarihli davalı ...Ş."nin davacıya hitaben yazısında 2007–2012 arası orta derece restrüktif bozukluğu ile ilgili tıbbi belgeler tedavi belgeleri,reçete vb. evraklar istenilmiş, bunu üzerine davacı tarafından 16.12.2014 tarihli dilekçe ile bulunan tedavi çıkış özeti,evrakları, suç duyurusu, vb. evrakların sunulduğu belirtilerek talebin ivedilikle sonuçlandırılmasını istenilmiştir.
    Davacının 6.9.2012 tarihli savcılık ifadesinde ise; kazadan sonra ... Devlet Hastanesine ambülansla getirildiğini, polsin gelip bilgi aldığını ancak tutanak düzenlemediğini, kazadan sonra akciğerlerinde kalıcı sorunlar meydana geldiğini, daha sonra karakol komutanlıklarında yaptığı araştırmalarda kaza ile ilgili soruşturma dosyası açılmadığını, kaza tespit tutanağına ... Devlet Hastanesinin arşivinden ulaşıldığını, adli işlem yapmayan kişilerden şikayetçi olduğu belirtilmiş bu suretle davacının da katılan sıfatıyla yer aldığı savcılıkça açılan ceza dosyasında (Ereğli Konya 3 Asliye Ceza Mah. 2014/118 E. 2014/386 K) görevi ihmal suçundan alt sınırdan uzaklaşarak görevliler hakkında ayrı ayrı hapis cezasına hükmedilmiş, neticeten sanıklardan biri hakkında hükmün açıklanmasının
    geri bırakılmasına diğeri hakkında adli para cezasına hükmedilmesine karar verilmiş olduğu görülmektedir. Derecattan geçen karar doğrultusunda Ereğli Konya 3 Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/391 E. 2020/193 K sayılı kararıyla 17/09/2020 tarihinde beraat kararı verildiği ve bu kararın da henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
    Açıklanan vakıalar karşısında; davalı ... şirketi ile davacı arasında gelişen süreçte davalı sigota şirketinin tutumu karşısında davacıya atfedilecek kusur bulunmaması, davacının şikayeti üzerine açılan ve müdahil olarak katıldığı ceza dosyasının henüz kesinleşmemesi dikkate alınarak davaya konu kazanın zamanaşımı süresinin KTK 109.madde kapsamında 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmasına göre mahkemece, esastan yapılacak inceleme ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken zamnaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmayıp, Bölge Adliye Mahkemesi’nce bu hususa yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA; Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 16/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara