Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/8860 Esas 2021/1590 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/8860 Esas 2021/1590 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2020/8860
Karar No : 2021/1590
Karar Tarihi : 18/02/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/8860 Esas 2021/1590 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2020/8860 E.  ,  2021/1590 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 03.03.2020 Salı günü davacılar vekili Av. ... ile davalı ... Sigorta A.Ş. vekili Av. ... ... geldi. Diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacılar vekili ile davalı ... Sigorta A.Ş. vekili dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahkemesine iade edilen dosya eksiklik tamamlanıp tekrar gelmekle, incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacılar vekili, müvekkillerinin oğlunun kullandığı araca davalıların sürücüsü ve zorunlu trafik sigortacısı olduğu aracın tam kusurlu olarak çarpması sonucu desteğin vefat ettiğini, desteğin .... firmasında çalışmakta olup aylık en az 1.500,00 TL geliri olduğunu, müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını, elem çektiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar için ayrı ayrı 1.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 15.000,00’er TL manevi tazminatın (sigorta şirketi manevi tazminattan sorumlu olmamak üzere) kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    Davacılar vekili, 22.05.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı ... için şimdilik 55.237,10 TL(davalı ... için 52.771,95 TL), ... için şimdilik 49.434,22 TL (davalı ... için 47.228,04 TL) olmak üzere toplam 104.671,32 TL (davalı ... için 100.000,00 TL)’ye talebini yükseltmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, Dairemizin ilgili bozma ilamına uyulmasından ve yapılan yargılama sonunda; Davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulü ile taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL ..., 1.000,00 TL ..."a olmak üzere toplam 2.000,00 TL tazminatın 07/05/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."den alınarak davacılara verilmesine, davalı ... yönünden maddi tazminat talebinin takdiren reddine, Yargıtay bozmasından sonra ıslah yapılamayacağından davacının ıslah dilekçesi ile artırdığı talep hususunda karar verilmesine yer olmadığına, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL ..., 10.000,00 TL ... yönünden olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminatın 07/05/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."den alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır.
    2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 96/1. maddesinde "zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur" düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise "başka tazminat taleplerinin bulunduğunu bilmeksizin zarar görenlerin birine veya birkaçına kendilerine düşecek olandan
    daha fazla ödemede bulunan iyiniyetli sigortacı, yaptığı ödeme çerçevesinde, diğer zarar görenlere karşı da borcundan kurtulmuş sayılır" düzenlemesine yer verilmiştir.
    KTK"nun 96. maddesindeki hükme göre, garameten ödeme ilkesi; bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını ifade etmektedir. Burada amaç, zarar görenlerin birden fazla olması halinde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı ve poliçe limitini de aşmayacak şekilde eşit paylaştırmanın sağlanmasıdır.
    Somut olayda; davalı ... tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi düzenlendiği; poliçeye göre ölüm halinde kişi başına teminat limitinin 100.000,00 TL. olduğu anlaşılmaktadır. Davaya konu kazada ölen davacıların desteği Semih Uzun"un hak sahibi olan tüm yakınlarının talep edebileceği tazminatlardan, davalı sigortacının bu limitle sınırlı olarak sorumlu olacağı açıktır. Buna göre destek Semih Uzun’un; eşi, bir çocuğu, anne ve babası sağ olduğu anlaşılmaktadır. Eldeki davada ise davacılar desteğin anne ve babası; ... ve ...’dur. Hükme esas alınan 08.05.2017 tarihli hesap raporunda, desteğin eşi, çocuğu ve davacılar anne ve babaya pay ayrılarak; davacı annenin 49.434,22 TL, davacı babanın ise 55.237,10 TL destekten yoksun kalma zararının olduğu belirlenmiş, davalı zorunlu trafik sigortacısı kaza nedeni ile ödeme yaptığını bu nedenle kişi başına teminat limitinin tükendiğini belirterek sorumluluğunun kalmadığı savunmasında bulunmuştur.
    Hasar dosyasında, desteğin dava dışı eşi ve çocuğunun davalı ... şirketine yapmış olduğu başvuru sonucunda, 15.09.2008 tarihinde desteğin eşi İlknur’a 93.608,00 TL, desteğin çocuğuna ise 6.392,00 TL olmak üzere 100.000,00 TL ödeme yapıldığı, 11.09.2008 tarihli ibraname düzenlendiği anlaşılmaktadır.
    Mahkemece, kaza tarihinde geçerli olan zorunlu mali mesuliyet sigortasının kaza başına ödemek zorunda olduğu maddi tazminat limitinin 100.000,00 TL olduğu ve kazadan sonra ölenin mirasçıları ... vekili Av...."ye toplam 100.000,00 TL"lik teminatın ödendiği dolayısıyla sigorta şirketinin ödemesi gereken herhangi bir tazminat limiti bulunmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar
    ölenin mirasçısı olan davacıların da destekten yoksun kalma tazminat hakları var ve sigorta limitinden karşılanması gerekiyorsa da sigorta şirketinin limiti aşan nitelikte ödeme yapmaya zorlanamayacağı davacıların tazminat alacakları ile ilgili olarak veraset ilamındaki hisseleri oranında sigorta şirketinden ödemeyi alan diğer mirasçılara yönelik dava açma hakları bulunduğu anlaşıldığından sigorta şirketine yönelik açılan davanın reddine kararı verilmiştir.
    Buna göre; mahkemece dava konusu kazayla ilgili olarak hasar dosyası ile ödeme dekont ve makbuzları değerlendirilerek davaya etkisi araştırılmak suretiyle dava konusu talep yönünden davalı tarafın sorumluluğuna düşen miktarın tespiti için aynı bilirkişiden tüm hak sahiplerinin destek zararlarını belirleyen, destek zararının limiti aşması halinde garame hesabı yapılması için ek rapor alınması ve mahkemece yapılan ödemelerin iyi niyetli olup olmadığı, KTK"nın 96. maddesi uyarınca davalı ... şirketinin kaza ile ilgili sorumluluğunun kalıp kalmadığı değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
    3-Kabule göre; Usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul kanunu hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olması, yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.
    Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK"nun 176. maddesinde ıslah; “taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir" olarak tanımlanmıştır.
    28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Sayılı Kanun ile HMK’nın 177. maddesine getirilen 2. fıkra düzenlemesi ile; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” hükmü yürürlüğe girmiştir.
    Böylelikle kanun koyucu bozma kararı sonrası ıslah yapılıp yapılamayacağı hakkındaki farklı görüş ve uygulamalara son vererek bozma ve kaldırma kararlarından sonra dosyanın ilk derece mahkemesine döndüğünde tahkikata ilişkin bir işlem yapılıyor ise tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılabileceğini net bir şekilde belirlemiş olmuştur.
    Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; Dairemizin 15/11/2016 gün ve 2014/9607 Esas 2016/10490 karar sayılı bozma ilamı sonrasında mahkemece yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacılar vekilince 22/05/2017 tarihli ıslah dilekçesinin sunulduğu, mahkemece de Yargıtay Bozma Kararı sonrasında ıslah yapılamayacağından dava dilekçesinde talep edilen miktarlar itibariyle tazminat taleplerinin kabul edildiği anlaşılmaktadır.
    Yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ışığında, usul hükümlerinin derhal yürürlüğe girdiği gözetilerek 28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Sayılı Kanun ile HMK’nın 177. maddesine getirilen 2. fıkrası hükmü uyarınca davacılar vekilinin ıslah talebi de gözetilerek karar verilmesi gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin sair temyiz itirazının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2.540,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacılara verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 18.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara