Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/7545 Esas 2021/3321 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/7545 Esas 2021/3321 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2020/7545
Karar No : 2021/3321
Karar Tarihi : 25/03/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/7545 Esas 2021/3321 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2020/7545 E.  ,  2021/3321 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki hakem kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı itirazın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Başvuru sahibi vekili, müvekkilinin içinde yolcu olarak bulunduğu, davalıya ihtiyari mali sorumluluk sigortalı aracın tek taraflı kazasında yaralandığını ve malul kaldığını açıklayıp 50.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakemince, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; talebin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiş, anılan karara karşı itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyetince itirazın reddine karar verilmiş, karar, başvuru sahibi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Türk Borçlar Kanunu"nun 56. maddesinde, özel haller göz önünde tutularak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar verilecek bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Karar verilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için
    gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden bu konuda takdir hakkı kullanılırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
    Bu takdir hakkı kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında;
    Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki karar verilirken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K"nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
    Yukarıda belirtilen hususlar ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın “bir miktar az” olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, başvuru sahibi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden başvuru sahibine geri verilmesine 25/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara