Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/537 Esas 2021/1688 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/537 Esas 2021/1688 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2020/537
Karar No : 2021/1688
Karar Tarihi : 22/02/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/537 Esas 2021/1688 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2020/537 E.  ,  2021/1688 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı vekili, davacıya ait işyerinin "Ticari Risk Sigorta Poliçesi" ile davalı tarafından sigortalandığını, 23.10.2011"de meydana gelen depremde işyerinin hasar gördüğünü ve orta hasarlı yapı olarak tespit edildiğini, işyerinin güçlendirme bedelinin 177.790,18 TL. olarak saptandığını, davalıya yapılan başvuru üzerine DASK teminat limitleri ile poliçedeki deprem muafiyeti gözetilerek 535,00 TL. hasar bedeli hesap edilip ödendiğini, davalının gerçek zararı karşılamadığını, davacının en az 76.670,00 TL. talep hakkı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 70.000,00 TL. tazminatın deprem tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 06.03.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle, taleplerini 112.715,00 TL"ye yükseltmiştir.
    Davalı vekili, poliçede bina için 151.000,00 TL. teminat verildiğini ve % 5 deprem muafiyeti bulunduğunu, açılan dosyada hesaplanan 565,00 TL. hasar bedelini davacıya ödediklerini, davacının işyerinde oluşan hasarın DASK teminatı kapsamında kaldığını ve bu limiti aşan hasardan davalının sorumlu tutulabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile 2.115,00 TL. tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazla isteğin reddine dair verilen hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin
    24.12.2018 tarih, 2018/1547 Esas ve 2018/12611 Karar sayılı ilamı ile; "davaya konu deprem tarihi olan 2011 yılı itibariyle, davacı işyeri için geçerli zorunlu deprem sigortası teminat limitinin olay tarihine göre doğru biçimde tespiti için yeniden araştırma yapılması; daha sonra, deprem nedeniyle oluşan gerçek zarar miktarının belirlenmesi için konusunda uzman inşaat mühendisleri ve sigorta hukukçusundan oluşan başka bir bilirkişi heyetinden, deprem tarihindeki serbest piyasa rayiçlerine göre davacının işyerindeki hasarın giderilmesi için gerekli olan yeniden yapım- onarım maliyetinin ne kadar olacağı hususunda, denetime elverişli bir rapor alınması; davalı ... şirketi tarafından düzenlenen ihtiyari deprem teminatını içeren poliçedeki özel şarta göre, oluşan gerçek zararın DASK teminatı içinde kalıp kalmadığının belirlenmesiyle, oluşacak sonuca göre (davacının usuli kazanılmış hakkı da dikkate alınarak) karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm tesisinin doğru görülmediği" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile 134,64 TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, deprem teminatını da içeren işyeri sigorta poliçesi kapsamında tazminat istemine ilişkindir.
    Dairemizin önceki bozma ilamında; davaya konu deprem tarihinin 2011 yılı olduğu da gözetilerek, davacıya ait 3 ve 4 bağımsız bölüm numaralı işyeri için DASK teminat limitinin ne kadar olacağının doğru biçimde araştırılması ve saptanacak teminat limitini aşan gerçek zarar için davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen, anılan konuda hiçbir araştırma yapılmamış; 04.09.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu benimsenerek karar verilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; 01.01.2011 tarihinden itibaren DASK teminat limitinin tüm yapı tipleri için 150.000,00 TL. olduğu ve bu bedeli aşan davacı zararının 669,64 TL. + KDV olduğu şeklinde görüş bildirildiği görülmektedir.
    Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları"nın "Sigorta Bedelinin Tespiti" başlıklı A.4. maddesi "Sigorta bedelinin tespitinde, sigorta edilen meskenin yapı tarzı için Hazine Müsteşarlığı"nca yayımlanan Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı"nda belirlenen metrekare bedeli ile aynı meskenin brüt yüzölçümünün (veya yaklaşık yüzölçümünün) çarpılması sonucu bulunan tutar esas alınır. Zorunlu Deprem Sigortası
    yapılan bir meskenin sigorta bedeli, her halde Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı"nda belirlenen azami teminat tutarından çok olamaz" düzenlemesini yapmıştır.
    Görüldüğü üzere, zorunlu deprem sigortası sigorta bedelinin tespitinde, taşınmazın yüzölçümü- yapı tarzı gibi unsurlar etkili olup, bu unsurlar dahilinde belirlenecek sigorta bedelinin tarife ve talimatta belirlenen azami limiti (somut olayda 150.000,00 TL) aşması halinde en fazla azami limit üzerinden teminatın geçerli olması ilkesi benimsenmiştir. Bu itibarla; davacıya ait 3 ve 4 numaralı bağımsız bölümlerin metrekaresi ile yapı tarzına göre ZDS sigorta bedelinin ne kadar olduğunun hesap edilmesi gereklidir. Sadece, 2011 yılındaki azami teminat limiti olan 150.000,00 TL"nin baz alınmasını içeren rapor yetersiz olduğu gibi, yetersiz rapora göre karar verilmesi de eksik inceleme mahiyetindedir.
    Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; Dairemizin önceki bozma ilamında detaylı biçimde vurgulanan hususlar ile davaya konu deprem tarihinin 2011 yılı olduğu dikkate alınmak suretiyle; davacıya ait işyerinin 2011 yılı DASK poliçesinin düzenlenmesi halinde geçerli olacak ZDS sigorta bedelinin tespiti için araştırma yapılması (ilk karara esas alınan 22.01.2014 tarihli yazıdaki ZDS sigorta bedellerinin 2014 yılına ilişkin olduğu belirtilip, bu yazı ilgi tutulmak suretiyle, 2011 yılı için ZDS sigorta bedeli tespitinin istenmesi); bozmadan sonra alınan 04.09.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, davacının gerçek zararı 150.669,64 TL. olarak saptandığından, doğru biçimde tespit edilecek 2011 yılı ZDS sigorta bedeli ile gerçek zarar olan 150.669,64 TL. arasındaki farktan davalının sorumlu olacağı dikkate alınarak, davalının daha önce ödediği 535,00 TL. de düşülerek belirlenecek tazminatın hüküm altına alınması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şeklide hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    Kabule göre de; 22.01.2014 tarihli yazıda bildirilen ZDS sigorta bedellerinin (110.600,00TL.) benimsendiği belirtildikten sonra, bilirkişi raporundaki limiti (150.000,00 TL.) aşan zarar kısmından davalının sorumlu olduğunun kabul edildiği şeklindeki gerekçe de kendi içinde çelişkili olmuştur.
    Yine kabule göre; Dairemizin önceki bozma ilamında, davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın (2.115,00 TL"lik miktar için) dikkate alınması gerektiği açıkça vurgulanmış olmasına rağmen, bozmadan sonra verilen kararda 134,64 TL"ye hükmedilmesi, usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup, kurulan hüküm bu yönüyle de doğru olmamıştır.
    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 22/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.








    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara