Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5488 Esas 2021/402 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5488 Esas 2021/402 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/5488
Karar No : 2021/402
Karar Tarihi : 01/02/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5488 Esas 2021/402 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/5488 E.  ,  2021/402 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı vekili, davalıya ait aracın trafik sigortacısı olduklarını, aracın karıştığı kazada ölen 3.kişinin yakınları tarafından açılan davada verilen hükmün icraya konulması üzerine, 23.05.2012 tarihinde 130.790,00 TL tazminat ödediklerini, kazada sigortalı sürücüsünün tam kusurlu olduğunu ve kazadan sonra kaza yerini terk ederek sürücü belgesi ile alkol kontrolünün yapılmasını önlediğini, bu durum nedeniyle davalı sigortalılarına rücu haklarının bulunduğunu belirterek, ödenen bedelin rücuen tahsili için başlatılan takibe itirazın iptalini ve % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının rücu edebileceği haller sınırlı sayıda olduğundan, rücu hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davaya konu edilen kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin ispatlanamadığı; araç sürücüsünün olay yerini terk etmesinin haklı nedene dayandığı ve davacının sigortalısı olan davalıya rücu şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın reddine; davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, trafik kazasında ölen 3.kişinin hak sahiplerine tazminat ödeyen davacının ödediği bedelin, kendi sigortalısı olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı taraf, davalıya ait araç sürücüsünün alkol ve ehliyet kontrolünü bertaraf edebilmek için kaza yerinden kaçtığını; sürücünün, olay yerini terk etmesinin haklı nedeni bulunmadığı gibi, kaza anında alkollü olma ihtimali bulunduğunu ve bu hususun tespitini önlemek için kaza yerini terk ettiğini iddia ederek, sigortalısı olan davalıya rücu etmek istemektedir.
    Mahkemece, kazanın münhasıran alkolden meydana geldiği ve davacının davalıya rücu hakkının bulunduğu kabul edilerek, davanın kabulüne dair verilen hüküm, kazanın münhasıran alkolden meydana gelip gelmediği konusunda yapılan araştırma ve alınan raporun yetersiz olduğu gerekçesiyle, Dairemizce bozulmuştur. Önceki bozma ilamımızda, münhasırlık incelemesinin nasıl yapılması gerektiği ve bu incelemeye ilişkin kriterler detayları ile vurgulanmıştır.
    Bozmaya uyularak yürütülen yargılamada, bozma ilamında belirtilen şekilde oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 21.03.2019 havale tarihli rapor incelendiğinde; araç sürücüsünün, tünele girerken hızını azaltmaması ve orta refüjü aşıp karşı yönde başka bir araca çarpmasından sonra otobüs durağına girmesi şeklinde gerçekleşen kazada tam kusurlu olduğunun; sürücünün alkol ölçümü yapılmadığı için, kazanın münhasıran alkolden meydana gelip gelmediği konusunda görüş bildirilemeyeceğinin bildirildiği görülmektedir. Mahkemece, kazanın münhasıran alkolden meydana gelmediğinin bu raporla saptandığı, davacı sigortacının aksini ispat edemediği ve davalı sigortalısına rücu edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davalıya ait aracın sürücüsü olduğu kabul edilen (temyiz sonucu kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile de bu husus sabit) ..., olay yerini terk ettiği için alkol ölçümü yapılamamış olsa da, olay tanığı ... ile araçta yolcu konumunda olan sürücünün arkadaşı tarafından, sürücünün alkol kullanımının beyan edildiği; olay yeri inceleme raporunda, araç içinde alkol şişesinin tespit edildiği gözetildiğinde, araç sürücüsünün alkollü olduğunun kabulü gerekir. Aksi de kanıtlanamamıştır.
    Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında, sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından ve somut olayda alkol oranı (ölçüm yapılmayış
    nedeniyle) da belli olmadığından; kazanın meydana geliş biçimi, hava ve yol ile trafik özellikleri (kazanın yolun tünel çıkışında olması- karşı yönde başka araçla çarpışmadan sonra otobüs durağındaki mütevaeffaya çarpma) gibi başkaca unsurların kazada etkili olup olmadığı; belirtilen bu dış unsurların kazadaki etkisinin derecesi ile sürücünün alkollü olmaması halinde de kazanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği (kazanın münhasıran alkolden meydana gelip gelmediği) üzerinde duran, bu konularda net tespitler içeren rapor alınarak karar verilmesi gereklidir. Bu itibarla; hükme esas alınan rapor, önceki bozma ilamımızda işaret edilen incelemeleri içermediğinden yeterli olmayıp, verilen karar eksik incelemeye dayalıdır.
    Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; araç sürücüsünün gerekli ehliyetnameye sahip olduğu ve bu nedenle sigortacının rücu hakkının bulunmadığı; olay tarihinde geçerli ZMSS Genel Şartları"nda, olay yerini terkin sigortacıya rücu hakkı verdiği şeklinde bir düzenleme bulunmadığından, sadece alkollü araç sevkinin münhasıran kazada etkili olup olmadığının denetlenmesi gerektiği gözetilerek, oluşturulacak farklı bilirkişi heyetinden, yukarıdaki açıklamalar ışığında, münhasırlık incelemesini yapan, denetime elverişli, gerekçeli bir rapor alınıp karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 01/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara