Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/3064 Esas 2015/11169 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/3064 Esas 2015/11169 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2015/3064
Karar No : 2015/11169
Karar Tarihi : 26/10/2015
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/3064 Esas 2015/11169 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2015/3064 E.  ,  2015/11169 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 04/11/2014
    NUMARASI : 2012/160-2014/424

    Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı vekili, davacıya ait aracın kaza tarihi olan 08/08/2011 tarihinde arızalanması üzerine sigorta şirketi tarafından davalı A.. A.."in sahibi olduğu kurtarıcı firmasının görevlendirildiğini, bu şirketin çalışanı olan dava dışı 3. kişi tarafından davacı aracının çekiciye yüklenmesi sırasında halatların kopması nedeniyle davacı aracının aşağıya düşerek ön kısmı ile bahçe duvarına çarptığını, hasarın yetkili serviste onarıldığını, davalı Anadolu Sigortanın diğer davalının kazayı yapan aracının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğunu, kaza nedeniyle davacının aracında değer kaybı oluştuğunu ve davacının aracını kullanamamasından dolayı araç mahrumiyet zararı doğduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL. maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı sigorta şirketi vekili, diğer davalının araç kurtarma işinde kullandığı aracının trafik sigortacısı olduklarını, zarar taleplerinden poliçe limiti dahilinde ve sigortalılarının sorumluluğu oranında sorumlu olduklarını, ....Genel Şartları A.3 maddesi gereğince aracın çekilmesi sırasında oluşan hasarların sigorta teminatı kapsamının dışında olduğunu, zarardan sorumluluklarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

    Davalı A.. A.., davacı aracının kurtarıcıya yüklenmesi sırasında sürücüsünden araca binip el frenini çekmesi ve araçta kalması istendiği halde sürücünün araçtan inerek ihmal göstermesi nedeniyle davacı aracının kayarak düştüğünü, yükleme sırasında halat kopması gibi bir durumun olmadığını, kaza nedeniyle davacı aracının ön tamponundaki plastiğin kırıldığını ve bunun da araçta değer kaybı yaratmayacağını, bu hasarın tamir süresinin çok kısa olacağını ve davacı için araç mahrumiyeti doğmayacağını, davacı aracının serviste uzun süre kalmasının ise araçtaki kaza öncesi arızanın giderimine yönelik olduğunu, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın sigorta şirketi yönünden esastan reddine, değer kaybına ilişkin zarar talebinin kısmen kabulü ile 3.000,00 TL"nin davalı A.. A.."den tahsiline,araç mahrumiyet zararı talebi ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde, bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2-Davacı vekili, dava dilekçesinde, dava konusu trafik kazası nedeniyle davacının aracında oluşan değer kaybı ve araç hasarının onarımı süresince davacının aracından mahrum kalması nedeniyle oluşan zararına karşılık, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL. maddi tazminat talep etmiş; ancak zarar kalemlerini ve talep ettiği miktarları ayrı ayrı belirtmemiştir. Mahkemece de, maddi tazminat talebinin ne kadarının araç değer kaybı tazminatı,ne kadarının mahrumiyet zararı tazminatı olduğu hususunda dava dilekçesi açıklattırılmaksızın, benimsenen bilirkişi raporuna göre, talep olunan maddi tazminat miktarına kısmen hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.
    Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, öncelikli olarak davacı vekiline, talep olunan toplam maddi tazminat miktarı içinde yer alan alacak kalemlerini ayrı ayrı belirtmesi için uygun süre verip, talep açıklattırıldıktan sonra işin esasının incelenmesine geçilmesi gerekirken iken, bu husus tamamlanmadan yargılamaya devam olunarak hüküm tesis olunması bozmayı gerektirmiştir.

    3-Davacı tarafça, iş bu davada araç hasarı talep edilmemiş, ancak onarım süresince araçtan mahrum kalmaya dayalı zarar ile kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybı istenmiştir. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda 3.000,00 TL. değer kaybı tazminatına hükmolunmuş ise de, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunun, trafik kusur-hasar-sigorta uzmanı bilirkişiden alındığı, araç mekaniği ile doğrudan bağlantılı olan değer kaybı değerlendirmesinin bu konuda uzman makina mühendisi bilirkişi tarafından yapılabileceği gözetildiğinde, mahkemece hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Kaldı ki anılan bilirkişi raporunda araç değer kaybı hesaplaması doğru yapılmamıştır. Eksik inceleme ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilemez.
    Bu durumda mahkemece, araç değer kaybı konusunda hesap yapmaya ehil, İTÜ ve Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek hasar konularında uzman bilirkişi(makina mühendisi) veya bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına göre, davacı aracının modeli, markası, kaza tarihindeki yaşı, kilometresi vs. gibi hususlar göz önünde bulundurularak kaza tarihi itibariyle serbest piyasadaki 2. El piyasa rayiç değeri (hasarsız hali ile) ile aracın hasarı onarıldıktan sonraki haline göre serbest piyasadaki 2. El piyasa değeri arasındaki fark (aradaki farkın değer kaybı olarak kabul edilmesi) hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
    4-Davacı vekili tarafından, davacı aracının kazada hasarlanması ve bu hasarın onarımı için geçecek süre içinde davacının aracını kullanamaması nedeniyle oluşan araç mahrumiyet zararının tazmini de talep olunmuştur. Mahkeme tarafından, davacı aracının serviste kaldığı süre içerisinde davacının ikame araç kiraladığına dair belge ve delil sunulmamış olması nedeniyle, mahrumiyet zararı doğmayacağı yönündeki kanaati içeren bilirkişi raporu benimsenerek, davacı tarafın mahrumiyet zararı talebinin reddine karar verilmiştir. Oysa dava konusu kazada hasarlanan davacı aracının, davacı .... Madencilik A.Ş. adına tescilli bulunduğu ve davacının işleten sıfatıyla mahrumiyet zararı talebinde bulunduğu dosya kapsamıyla sabittir. Davacının ticari faaliyette bulunan tacir oluşu, kazada hasarlanan

    aracın tacir sıfatına sahip davacı adına tescilli oluşu, davacının tacir sıfatının doğal gereği olarak, ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerde kullandığı aracının hasarlanması nedeniyle, zorunlu olarak bu aracın yerine ikame araç temin etmek zorunda kalacak oluşu hususları gözetildiğinde; davacı tarafça, hasarlanan araç yerine ikame araç kiralandığına dair belge sunulmasına gerek olmadığı açıktır.
    Davacı ticari işletmesi bünyesinde kullandığı aracının onarımı süresince, ikame araç temin etmek, zorunlu olarak toplu taşıma araçlarından yararlanmak gibi külfetlere katlanacak olup, katlanılan bu külfetlerin tamamı da dava konusu trafik kazası sonucu davacı aracının hasarlanması sebebinden doğmaktadır. Bu durum karşısında, ikame araç temin edildiğinin belgelenmemesi gerekçesiyle, mahrumiyet zararı talebinin reddine hükmolunması doğru görülmemiştir.
    Bu durumda mahkemece, öncelikli olarak yapılacak iş, davacı aracının onarım süresini net şekilde tespit etmek bakımından, onarımı yapan servise detaylı yazı yazılıp, davacı aracının kazada oluşan hasarı tamamen onarılmış olarak, aracın çalışır vaziyette teslim için aracın serviste kaldığı süreyi tespit etmektir. Anılan tespit yapıldıktan sonra, davacının iştigal ettiği iş, hasarlanan aracın niteliği, davacının hal ve şartlarına göre, onarım süresince davacının aracından mahrum kalması nedeniyle katlanmak zorunda kalacağı zarar miktarı konusunda, uzman bilirkişiden alınacak ayrıntılı, gerekçeli, denetime açık rapora göre; 818 sayılı BK"nun 42. maddesi gereği hak ve nesafet kuralı da dikkate alarak davacının mahrumiyet zararı hakkında karar vermek olmalıdır. İfade olunan şekilde mahrumiyet zararının tespiti ile hüküm altına alınması gerekirken, kararda yazılı gerekçeyle, talebin reddi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2),(3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara