Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5259 Esas 2021/1204 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5259 Esas 2021/1204 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/5259
Karar No : 2021/1204
Karar Tarihi : 11/02/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/5259 Esas 2021/1204 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/5259 E.  ,  2021/1204 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat (itirazın iptali) davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili; dava dışı ..."e ait aracın davacı ... şirketine sigortalı olduğunu, 02/02/2013 tarihinde sigortalı aracı ikamet etmekte olduğu davalı site içerisinde park ettiğini ancak geri döndüğünde aracının yerinde olmadığını ve çalınma vakası nedeniyle sigortalıya 112.000,00 TL ödendiğini, davalı kooperatifin yeterli güvenlik önlemlerini almaması sebebiyle bu olayın vuku bulduğunu, Türk Ticaret Kanunu"nun 1472. maddesi gereğince halefiyet yetkisine haiz davacının ödemiş olduğu miktarın tahsili için İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğü"nün 2014/14197 sayılı dosyasında takip başlatmış olduğunu ve itiraz nedeniyle takip durduğundan davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve %20"den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı... Konut Yapı Kooperatifi vekili; dava konusu alanın fiili durumu .... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2012/81 D.iş sayılı tespit dosyası ile belgelenmiş kamuya açık alanlar olduğunu, .... sitesinin konutlarının kurulu olduğu alandan geçen cadde ve sokaklar kamuya ait cadde ve sokaklar olup ... Belediyesi"nce kamu yolları olarak tescil edildiğini bu nedenlerle sadece site sakinlerinin kullanımına ait olmayıp herkesin kullanımına ait olan açık alanlarda giriş çıkışlarda bariyer uygulaması ve kimlik kontrolünün yapılamayacağını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, site girişinde caydırıcı olması bakımından güvenlik şirketi çalıştığı ancak bunların kamusal alanda araç giriş çıkışına engel olmaları mümkün olmadığından davalı kooperatifin hırsızlık olayında kusurunun bulunduğu kabul edilemeyeceğinden davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Daire’nin 11/10/2017 tarih, 2016/17370 Esas- 2017/8955 Karar sayılı ilamında; ”Mahkemece davalı kooperatifin tüm defter ve kayıtları getirtilmek ve önceki bilirkişi heyetine kooperatif mevzuatına hakim bir bilirkişi eklenmek sureti ile kooperatif ana sözleşmesi incelenerek kooperatif ana sözleşmesinde güvenlik konusunda yapılan sözleşmelere kooperatif tarafından güvenlik konusunda yapılan sözleşmelere ve olayın meydana geliş yeri ve şekline göre güvenliğin sağlanması konusunda tarafların sorumluluğu ve kusur oranları tartışılmak sureti ile rapor alınarak karar verilmesi gerekir iken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yagılama neticesinde tüm dosya kapsamına göre, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava, davacının kasko sigorta sözleşmesi kapsamında ödediği bedeli, aracın çalınmasında kusurlu olduğu gerekçesiyle davalı güvenlik hizmetleri şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
    Kasko sigortası niteliği itibari ile mal/zarar sigortaları türünden olan karma bir sigorta sözleşmesidir. Zarar sigortası olduğundan sebepsiz zenginleşme yasağı kuralı gereğince sigortacı ancak geçerli bir sigorta sözleşmesinin kurulması sonucu oluşan gerçek zarar miktarından poliçe limitleri ile sınırlı olarak sorumludur. Gerçek zarar miktarının belirlenmesinde poliçede yer alan genel ve özel şartlardaki hükümler de dikkate alınır.
    Sigorta ettiren rizikonun gerçekleşmesine kusuruyla sebebiyet verdiğinde kural olarak sigortacı sorumluluktan kurtulmaz. Bu noktada, rizikonun gerçekleştirilmesine ilişkin hasarı tazmin yükümlülüğü ile rizikonun oluşmaması için önlem alma yükümlülüğü arasındaki ilişkinin de iyi belirlenmesi gerekmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki; rizikonun gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda, sigorta ettiren zararın önlenmesi amacıyla önlem almakla yükümlüdür. Bu önlemlerin ihmali, rizikonun gerçekleşmesine kusurla sebep olunması anlamına gelecektir. Çünkü önlem alındığı takdirde riziko gerçekleşmeyecek ve zarar oluşmayacaktı.
    ../...

    2019/5259 -3-
    2021/1204

    Zararı önleme ve azaltma görevi, sigorta teminatına dâhil olan bir rizikodan kaynaklanan ve sigorta sözleşmesi uyarınca sigortacı tarafından karşılanması gereken zararlar için söz konusudur. Teminat dışında kalan zararlar için sigortacının sorumluluğu olmayacağından, bunların önlenmesi veya azaltılması bütünüyle yalnızca sigorta ettireni ilgilendiren bir husustur. Sigorta ettirenin rizikonun gerçekleşmesine yol açabilecek bir duruma sebep olması (mesela motorlu aracının anahtarlarını özensiz davranış sonucu çaldırmış olması veya araçtan anahtarı üzerinde bırakarak uzaklaşması) ve rizikonun da arada zaman aralığı olmadan gerçekleşmesi hâlinde rizikoyu kusurla gerçekleştirme veya rizikonun gerçekleşmesine kusur ile sebep olma/katkıda bulunma söz konusudur. Bu gibi durumlarda zararı önleme ve azaltma görevi kural olarak devrede değildir. Zararı önleme görevi, rizikonun gerçekleşmesi (veya gerçekleşeceğinin mutlak bir nitelik kazanması) aşamasından başlayarak söz konusu olur. Bununla birlikte, zarar olasılığının belirdiği an ile rizikonun gerçekleştiği an arasında sigorta ettirenin davranışı sebebiyle riziko ağırlaşmış olabilir. Mesela, anahtarların yitirilmiş (olasılıkla çalınmış) bulunduğu hâllerde, eğer sigorta ettiren kilidi değiştirme girişiminde bulunmayı sürekli erteler ve uzun zaman sonra hırsızlık gerçekleşirse, burada rizikoyu ağırlaştırma hâlinin varlığını benimsemek uygun olur (Ünan, 518 vd).
    Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı sigortanın sigortalısı dava dışı Murat Cömert"e ait 34 SUC 35 plakalı aracın, oturmakta olduğu davalı site önünden çalınması üzerine davacı tarafından sigortalıya ödenen bedelin tahsili için takip başlattığı; ancak davalı sitenin çok geniş alanda yeraldığı, içinden kamuya ait yolların geçtiği, bu yolların güvenlik amaçlı olsa bile site yönetimi tarafından kapatılmasının mümkün bulunmadığı, caydırıcı olması bakımından güvenlik şirketi çalıştığı ancak bunların kamusal alanda araç giriş çıkışına engel olmaları mümkün olmadığından davalı kooperatifin hırsızlık olayında kusurunun bulunduğu kabul edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiştir.
    Somut olayda, 02.02.2013 tarihinde sigortalı aracını, ikamet etmekte olduğu site içerisine park etmiş, fakat ikametine geri döndüğünde aracının yerinde olmadığını gören sigortalı derhal polisi aramak suretiyle şikayetini
    bildirmiş ve ikametine girip yapmış olduğu kontrollerde ikametinin en üst katında bulunan yatak odasındaki çekmecede araca ait yedek anahtarın ve araca ait olan ruhsatın olmadığını görmüştür. Dosya kapsamından sigortalının ikametgahında alarm sisteminin kurulu olmadığı, ikametgahın balkonunda bulunan pvc kapının kilidinin zorlama yolu ile kırılarak eve girildiği ve aracın anahtarının alındığı anlaşılmaktadır.
    Araç evden yedek anahtarın ve ruhsatın kullanılması suretiyle çalınmıştır. Mahkemece aldırılan 11.02.2016 tarihli güvenlik uzmanı bilirkişi raporunda davalı yapı kooperatifinde ferdileşme işlemleri tamamlanmadığı için kooperatif tüzel kişiliği adı altında yönetici sıfatı ile idare ettiği, dava dışı güvenlik şirketi ile kooperatifin sözleşme imzaladığı, kooperatif alanı, konut ve kişi sayısı dikkate alındığında güvenlik personel sayısının ve güvenlik kamera sayısının yetersiz olduğu, güvenlik hizmetinin tam olarak sağlanamadığı, davalı kooperatifin %25, davacının ise güvenlik zafiyetini bildiği halde aracını evinin önünde bıraktığı ve yedek anahtarı ile ruhsatını da evde bıraktığı için %75 oranında kusurlu olduğuna dair görüş bildirilmiştir. Daire’nin 11.10.2017 tarihli bozma ilamından sonra alınan 16/03/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı ... şirketinin sigortalısı Mert Murat Cömert"in, kooperatife ortak olması sebebiyle, kooperatif ana sözleşmesine bağlı olduğu, ana sözleşmede site içerisindeki caddelerde park edilen taşıt araçlarının, kooperatif yönetimi tarafından hırsızlığa karşı koruma ve kollanacağına ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, kooperatif sözleşmesinin 67/3 madde ve fıkrasında herkesin konutunu muhafaza sorumluluğunun bulunduğu, yedek anahtarın çalınmasından dolayı davalıya sorumluluk yüklenemeyeceği, Kat Mülkiyeti Kanununa göre toplu yapı yönetiminin oluşmadığı, davacı ... şirketinin rücu hakkının olmadığı, belirtilmiş, mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Hırsızlık olayının meydana geldiği S.S. Ata 2 Konut Yapı Kooperatifi ile güvenlik şirketi arasında yapılan 23.07.2012 tarihli sözleşmeye göre güvenlik görevlilerinin koruma, gözetim, ziyaretçilerin giriş çıkışlarını kayıt altına alma, her türlü hırsızlığa karış dikkatli ve duyarlı olma v. yükümlülükleri bulunduğu açıktır. Yerel Mahkemece dosya kapsamında bulunan güvenlik sözleşmesi, evde meydana gelen hırsızlık olayından ötürü davalının sorumlu olup olmadığı, evdeki hırsızlık olayı ve aracın çalınması arasındaki süre, illiyet bağı, vs. hususlarda değerlendirilmelidir.
    Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. 11.02.2016 tarihli bilirkişi raporu ile 16.03.2019 tarihli bilirkişi raporu çelişkilidir ve hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemece, yeni bir bilirkişi heyetinden yukarıda açıklanan ilkelere göre, dosyadaki bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi giderecek, taraflar arasında imzalanan güvenlik sözleşmesi ile kooperatifin tüm defter ve kayıtları ve kooperatif ana sözleşmesi incelenerek, olayın meydana geliş yeri ve şekline göre güvenliğin sağlanması konusunda tarafların sorumluluğu ve kusur oranları tartışılmak sureti ile rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 11/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara