Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1582 Esas 2020/849 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1582 Esas 2020/849 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2018/1582
Karar No : 2020/849
Karar Tarihi : 06/02/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1582 Esas 2020/849 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2018/1582 E.  ,  2020/849 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili, 19/09/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde dava dışı ..."nın daimi sakat kaldığını, davalı ... şirketinden maluliyet tazminatı alınması için ... 31. Noterliğinin 12/10/2012 tarih 26635 yevmiye numaralı vekaletiyle müvekkili şirketi vekil tayin ettiğini, ..."nın müvekkili şirketle imzaladığı sözleşme ile davalı ... şirketinden tahsil edilecek meblağın %15’ini müvekkili şirkete ödeyeceğini taahhüt ettiğini, ayrıca müvekkili şirkete verdiği temlikname ile de almaya hak kazandığı tazminat bedelinin %15"ini müvekkili şirkete devrettiğini açıkça beyan ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ..."ya ödenecek tazminat bedelinin % 15’inin 12/10/2012 temlikname gereğince dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, tazminat oranı belli olmadığından 8.000,00 TL"nin davalıdan tazminini talep etmiş, 24/04/2014 tarihli dilekçe ile talebini 47.250,00 TL’ye yükseltmiştir.
    Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; dava dışı ... tarafından 12/12/2012 tarihli temliknamenin feshini bildirir ihtarnamenin 14/12/2012 tarihinde davalı ... şirketine tebliği edildiği, davalı tarafından dava dışı hak sahibine ödenen tazminat miktarlarının ödeme tarihlerinin daha sonra olduğu nazara alındığında, davalının hak sahibine yaptığı ödeme ile borcundan kurtulduğu, davacının sözleşme ve temlikname hükümleri gereğince dava dışı ..."dan talepte bulunabileceği gerekçesi ile davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, trafik kazasından kaynaklanan maluliyet tazminatının bir kısmının alacağın temliki hükümlerince temlik alan tarafından kazaya sebep olan aracın Zorunlu Karayolu Taşıma Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ve Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesini yapan sigortacısından tazmini istemine ilişkindir.
    6098 sayılı Borçlar Kanunu 183. maddesi “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü kişiye devredebilir” hükmünü öngörmektedir. Alacağın temliki, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Kanunun 183’üncü maddesindeki unsurlara göre, alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir.
    Alacağın temliki ile artık borçlu, yeni alacaklıya karşı ifa yükümlülüğü altına girmektedir. Ancak, alacaklısının değişmesinde hiçbir söz hakkı olmayan ve temlik işleminden de habersiz olan borçlunun bu kadar çaresiz bırakılmaması, korunması gerektiği düşünülmesi gerekir. Bu nedenle de Borçlar Kanununda, borçlunun borcunu önceki alacaklıya ifa etmesi bazı şartlarla geçerli sayılmış hatta edimi tevdi etmek suretiyle borcundan kurtulması imkanı tanınmıştır.
    Borçluyu korumak amacıyla devredene karşı sahip olduğu savunma araçlarını devralana karşı da ileri sürme imkanı tanınmıştır. Borçlu kendisinden ifayı talep edecek olan alacaklıya karşı çeşitli savunma imkanlarına sahip olabilir. Bunların bazıları genel hükümlerden çıkarılırken bazıları da temlik işleminde borçlunun durumunun ağırlaşmaması ilkesinden dolayı getirilen özel hükümlerden kaynaklanır. Borçlu, şayet temlik işlemi geçersiz ise devralan şahsa karşı bu geçersizliği ileri sürerek ifadan kaçınabilecektir. Temlik işleminde taraflardan birinin fiil ehliyetinin olmadığı, temliki yapan alacaklının tasarruf yetkisinin olmadığı, şekle uygun hareket edilmediği, temlik edilen alacağın temlik edilemez türden bir alacak olduğu yolundaki savunmalar geçersizlikle ilgili savunmalardır.
    Alacağın temliki, borçlunun durumunu ağırlaştıramayacağından, alacak, devredenin mal varlığında ne halde ise devralanın mal varlığına da o hali ile intikal eder. 6098 sayılı Borçlar Kanunu 188. maddesinde borçluya ait def’i hakları düzenlenmiştir. Devredilen alacağın borçlusu, devredene karşı sahip olduğu def’ileri (savunmaları) devralana karşı da ileri sürebilir. Buradaki def"i kavramını itirazları da kapsayacak şekilde geniş anlamak gerekmektedir. Alacakla ilgili itirazlar genellikle alacağın doğmadığına veya sona erdiğine ilişkindir.
    Buna göre alacağın temliki için öncelikle bir alacak hakkının mevcudiyeti gerekmektedir.
    Alacağın devrininin asli sonucu, tarafların anlaşması ile devredilen alacağın devredenin malvarlığından devralanın malvarlığına geçmesidir. Bunun sonucu olarak devirden sonra eski alacaklı, devredilen alacak üzerinde tasarrufta bulunamaz, borçluyu ibra edemez ve bu alacağı başka bir şahsa devredemez. Alacağın temliki işleminin üçüncü kişi yani devralan açısından doğurmuş olduğu sonuç ise, temlik işlemi ile birlikte üçüncü kişinin, alacağın asli ve ferileri ile birlikte alacağa bağlı rüçhan haklarına da sahip olmasıdır. Üçüncü kişinin devir ile birlikte bu haklarını kullanabilmesi için borçlunun onayına ihtiyaç bulunmamaktadır. Alacağın tamamının devredildiği durumlarda, devralan üçüncü kişi, alacağın tamamı için alacaklının yerine geçmekte; alacağın bir kısmının devredildiği hallerde ise üçüncü kişi, alacağın sadece devredilen kısmı için asli ve ferilerine sahip olmakta, temlik dışı kalan alacak üzerinde ise devredenin hakkı devam etmektedir.
    Somut olayda, meydana gelen trafik kazası neticesinde dava dışı ... sakat kalmıştır. Dava dışı ..., maluliyet tazminatı alınabilmesi için davacı şirketi 12.10.2012 tarihli vekaletname ile vekil tayin etmiş; davacı şirketle imzaladığı sözleşme ile de sigorta şirketinden tahsil edilen meblağın %15’ini davacı şirkete ödeyeceğini taahhüt etmiştir. Bununla birlikte dava dışı yaralı şahıs, davacı şirkete verdiği 12.10.2012 tarihli temlikname ile de almaya hak kazandığı tazminat bedelinin %15’ini davacı şirkete devrettiğini açıkça beyan etmiştir. Dava dışı yaralı ..., 12.12.2012 tarihli noterden verilen azilname ile davacı şirketi azletmiş; davacı şirkete keşide ettiği 12.12.2012 tarihli noter ihtarnamesi ile 12.10.2012 tarihli sözleşmenin, 12.10.2012 temliknamenin, 29.11.2012 tarihli taahhütnamenin geçersiz olduğunu, zor durumumundan faydalanıldığını ihtar etmiş ve ayrıca daha sonra davalı ... şirketine de temlik sözleşmesinin feshedildiğini bildirmiştir. Yine dava dışı yaralı ..., 14.12.2012 tarihli noter ihtarnamesi ile davalı ... şirketinden davacı şirketi azlettiğini kaza ile oluşan maddi zararların tazminini istemiştir. Davacı şirket ise, 30.11.2012 tarihinde davalı şirketten dava dışı yaralı ... için ferdi koltuk sigortası kapsamında ödenecek maluliyet tazminatının ödenmesi için gerekli işlemlerin yapılmasını tahakkuk edecek tazminatın %15’inin kendilerine ödenmesini istemiş; 20.12.2012 tarihinde mağdura ödenecek tazminatın %15’ini kendilerine ödenmesini noter ihtarı ile istemiş, davalı ... şirketi ihtara cevap vermemiş, bunun üzerine 31.12.2012 tarihli noter ihtarı ile davalı şirketten mağdura yapılacak ödemenin durdurulmasını istemiştir. Davalı ... şirketi, dava dışı ...’ya Zorunlu Karayolu Taşıma Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi kapsamında 18/03/2013 tarihinde 225.00,00 TL (14.03.2013 ibraname), Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi kapsamında 15/04/2013 tarihinde 90.000,00 TL (09.04.2013 ibraname) ödeme yapmıştır.
    Yukarıda anlatılanlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dosya kapsamında bulunan evraklara göre dava dışı mağdur ... (temlik eden), kendisinin müzayaka halinden faydalanılmak sureti ile davacı şirket (temlik alan) tarafından alacağının temlik alındığını, alacağın temlik işlemini feshettiğini belirtmiş, davacı şirket (temlik alan) ise, dava dayanağı temliknamenin geçerli olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda; mahkemece, davacı şirkete (temlik alan) dava dışı mağdur ..."ya (temlik eden) karşı dava açması için süre verilip açılacak davanın eldeki dava ile birleştirilip dava dışı mağdur ..."nın müzayaka iddiaları ve davacı şirketin temliknamenin geçerli olduğu savunmaları tüm deliller toplandıktan sonra irdelenip eldeki dava ile davacı şirketin (temlik alan) dava dışı mağdur ..."ya (temlik eden) karşı açacağı dava beraber değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve değerlendirme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 06/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara