17. Hukuk Dairesi 2020/3951 E. , 2021/2974 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacılar vekili; davacıların murisi ..."in dava dışı bankadan kullandığı kredi nedeniyle davalı sigorta şirketi ile hayat sigortası yapıldığını, davacıların murisinin 16.02.2014 tarihinde ölümü üzerine poliçe teminatının ödenmesi talebine rağmen ödeme yapılmadığını belirterek poliçe bedeli olan 40.000,00 TL"nin murisin ölümü tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile beraber davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; hayat sigorta sözleşmesinde lehtar olarak ... Bankası A.Ş. tayin edilmiş olduğundan ölüm tazminatını isteme hakkının da ... Bankası A.Ş."ye ait bulunduğunu, davacıların dava açma sıfatlarının bulunmadığını, ayrıca ölen sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, taraf ehliyeti dava şartının yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Daire’nin 16.10.2017 gün ve 2016/10992 E.-2017/9062 K. sayılı ilamında; “Mahkemece her ne kadar davacıların lehtar olmamaları nedeniyle dava açma hakları olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle taraf ehliyeti dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar
verilmiş ise de, geri çevirme kararımız üzerine yapılan araştırma sonucu dava dışı bankanın 15.06.2016 tarihli cevap yazısında poliçede bulunan alacağın davacılara tazminat olarak ödenmesine muvafakat ettiklerini bildirmiş olmasına göre davanın esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken hiçbir araştırma yapılmadan yazılı gerekçe ile usulden reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozma nedeni yapılmıştır.” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozmaya uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabulü ile 40.000,00 TL"nin 03/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara miras hisseleri oranında verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, hayat sigortası poliçesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK"nun 1435. maddesi (6762 sayılı TTK"nun 1290. maddesi) ile sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğü, "sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır" denilmek suretiyle düzenlenmiş ve bu yükümlülüğün kapsamı belirlenmiştir.
Gerek TTK"nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, TTK’nın 1439. maddesinde "(1) Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta
ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez." 1439/2. fıkrasında ise "rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder" şeklinde düzenlenmiştir.
Poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin ve sigortacının TTK"nun 1435 ve 1439. maddedeki hükümlerin uygulanabilmesi için de sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Anılan bu tespit ve değerlendirmenin yapılması da, tıbbi ve teknik bilgiyi gerektiren bir iştir.
Somut olayda, davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 29.08.2013 başlangıç tarihli hayat sigorta poliçesi düzenlenmiş; 16.02.2014 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir. Dosya kapsamından murisin, 16.02.2014 tarihinde ... . Hastanesi‘ne gece şuur bulanıklığı gelişmesi üzerine getirildiğinde iskemik serebrovasküler hastalık tanısı ile nöroloji kliniğine yatırıldığı, öyküsünde “serebrovasküler hastalık” kayıtlı olduğu dikkate alındığında, kişinin ölümünün serebrovasküler hastalık ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğunun kayıtlı olduğu, anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hükme esas alınan 12.02.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu raporunda sonuç olarak; "1)Adli dosyada kayıtlı bilgilerde; kişinin 16.02.2014 tarihinde Fırat Ün. Hastanesi‘ne gece şuur bulanıklığı gelişmesi üzerine getirildiği, iskemik serebrovasküler hastalık tanısı ile nöroloji kliniğine yatırıldığı, öz geçmişinde; koroner arter hastalığı, geçirilmiş Bypass ameliyatlısı, multipl myelom, iskemik serebrovasküler hastalık öyküsü olduğu, yapılan muayanesinde; sağ el dominant, genel durum kötü, bilinç konfüze, oryantasyon ve kooperasyon kısmi olduğu, serebellar testler değerlendirilemediği, BBT de; posterior fossa oluşumlarına ait acil patoloji izlenmediği, supratentorial mesafeyi oluşturan yapılara ait acil patoloji izlenmediği, kalvarial fraktür izlenmediği, takibinde
kardiopulmoner arrest geliştiği, entübe edilerek yeniden canlandırma işlemlerine başlanıldığı, yanıt alındığı, yoğun bakıma alındığı, genel durumu kötü, bilinç kapalı, mekanik ventilatörde takip edildiği, takiplerinde kardiyopulmoner arrest geliştiği,yeniden canlandırma işlemlerine yanıt alınmayarak öldüğü, ölüm tanısı: serebrovasküler hastalık” kayıtlı olduğu dikkate alındığında; Kişinin ölümünün; serebrovasküler hastalık ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği, 2)Kişi ile Anadolu Hayat Emeklilik A.Ş arasında 19.04.2013 başlangıç tarihli “nakit kredilere yönelik grup hayat sigortası ve 29.08.2013 başlangıç tarihli “ uzun süreli hayat sigortası“ poliçesi imzalandığı, söz konusu sözleşmelerde herhangi bir hastalık beyanında bulunmamış olmakla birlikte dosya kapsamındaki tıbbi belgelerden ilk sözleşme tarihi olan 19.04.2013 tarihi öncesinde kişide; “esansiyel hipertansiyon, kronik iskemik kalp hastalığı, iskemik kalp hastalığı nedeniyle kalbine stent takılma, koroner bypass ameliyatı geçirme, multipl miyelom” tanılarının bulunduğu, kişinin 16.02.2014 tarihinde ... . Hastanesi‘ne gece şuur bulanıklığı gelişmesi üzerine getirildiğinde iskemik serebrovasküler hastalık tanısı ile nöroloji kliniğine yatırıldığı, öz geçmişinde; iskemik serebrovasküler hastalık öyküsü olduğu kayıtlı olmakla birlikte; dosya kapsamındaki tıbbi belgelerde sözleşme tarihi öncesinde bu tanıya uygun tıbbi bir belge bulunmadığından hangi tarihte ilk serebrovasküler hastalık tanısı konulduğunun eldeki mevcut tıbbi belgelerle bilinemediği" belirtilmiş, mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davanın kabulü ile teminat miktarının ödenmesine karar verilmiştir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Dosya kapsamından murisin sözleşme tarihi olan 19.04.2013 tarihi öncesinde hipertansiyon, kronik iskemik kalp hastalığı, koroner BY PASS ameliyatı ve kronik iskemik kalp hastalığı öyküsü olduğu, 1996 senesinde açık kalp ameliyatı yapıldığı, 2012 senesinde kemik iliği kanseri teşhisi konduğu, İstanbul Medicalpark Hastanesinde ilik nakli yapıldığı, sonrasında ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde kemoterapi tedavisinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Tüketici Kredilerine Yönelik Hayat Sigortası Başvuru Formu’nun sağlık beyanı bölümündeki, “Kalp hastalıkları, kanser, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, felç, beyin, damar hastalıkları, sinir sistemi hastalığı veya benzeri yaşamsal risk taşıyan herhangi bir hastalığınız bulunuyor mu? Bu tür hastalıklarla ilgili olarak
ameliyat oldunuz mu veya yatarak tedavi gördünüz mü?” şeklindeki sorulara da sigortalı “HAYIR” cevabını vermiştir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; sigorta sözleşmelerinin karşılıklı iyiniyet ve güven esasına dayalı olarak kurulan sözleşmeler olduğu; güven ve iyiniyet ilkesi ile yasal düzenlemeler (TTK 1435 ve devamı md. - eski TTK.1290 md.) gereği, sigorta yaptıranın önemli tüm hususları poliçenin tanzimi sırasında sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu; davacılar murisi sigortalının poliçe tanziminden önce ölüme sebep olan hastalığını sigortacıya bildirmeyerek beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 18/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.