Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6071 Esas 2020/2523 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6071 Esas 2020/2523 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/6071
Karar No : 2020/2523
Karar Tarihi : 01/01/1970
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6071 Esas 2020/2523 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/6071 E.  ,  2020/2523 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili; müvekkillerinin murisinin ... T.A.Ş. ... Şubesi Müdürlüğünden 20/08/2014 tarihinde 18.000,00 TL bedelli kredi çektiğini, murise hayat sigortası yapıldığı, murisinin 18/11/2014 tarihinde vefat ettiğini, müvekkillerinin gerekli olan ödemeyi ... Şube Müdürlüğüne ödediklerini, dava haklarının saklı kalmak kaydı ile müvekkillerinin murisi adına hayat sigortasını kapsamındaki tüm hak ve alacaklarının ayrı ayrı işleyecek en yüksek ticari faiziyle birlikte davalı şirket tarafından müvekkillerine veya onlar adına dava dışı bankaya miras payları oranında ödenmesini, müvekkillerin murisi adına Tüketici Kredi Sözleşmesinde dava tarihine kadar müvekkillerinin murisi tarafından ve müvekkilerinin murisinin vefatı ile müvekkilerince ödenen paraların ödenme tarihleri itibariyle ayrı ayrı işleyecek en yüksek ticari faiziyle birlikte davalı şirket tarafından müvekkillerine miras payları oranıda istirdatını, müvekkillerin murisi adına tüketici kredi sözleşmesinin dava dışı ... A.Ş. ile yapıldığından ve davalı ile Akbank arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan dava dışı bankaya kredi borcunun 36 aylık
    süreyi kapsadığını, bu sözleşmeden doğan borç için dava sonuçlanıncaya kadar faiz işletilmeksizin ödenmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı sigorta vekili; davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; ... tarafından davaya muvafakat verilmediğinden davacının aktif dava ehliyeti olmadığı gözetilerek davalı sigorta şirketi yönünden davanın aktif husumet yokluğundan, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir.
    Somut uyuşmazlıkta, sigorta poliçesinin dava dışı banka tarafından açılan krediye teminat olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, kredi borcu ödenmemiş ise sigorta bedelini talep hakkı öncelikle bankaya ait olup, ancak artan kısım varsa davacıların bunu istemesi mümkündür. Yani, kredi borcunun poliçe teminatından daha düşük miktarda olduğu durumda kredi borcunun artan kısım için bankanın onayına ihtiyaç bulunmamaktadır.
    Dava dışı banka tarafından verilen 17.11.2015 tarihli yazıda, dain müretin sıfatı ile davaya bankaları adına muvafakat vermediklerini bildirmiş ancak kredi borcunun ne kadar ödendiği, ne kadar kredi borcu kaldığı dosyaya bildirilmediği gibi, dava dışı banka tarafından davacılar aleyhine kredi borcunun tahsilini sağlamak amacıyla Amasya 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/7858 sayılı dosya ile takip yaptığıda anlaşılmıştır.
    Dosya içinde yer alan belgelere göre dava dışı müteveffanın 18.000,00 TL kredi için ilk yıl 18.900,00 TL"lik teminatı bulunan hayat sigorta poliçesi imza ettiği, kredi borcunun da bir kısmının muris tarafından ödendiği, davacılar tarafından da dosyaya ibraz edilen banka dekontlarına göre de kredi borcunun murisin vefatından sonra da ödendiği anlaşılmaktadır. Buna göre kredi/borç miktarı dışında kalan bakiye teminat miktarı yönünden davacının bu poliçeye/miktara dayalı olarak talep hakkı bulunduğu ve dava dışı bankanın da davacılar aleyhine icra takibi yaptığı da gözetilerek dava dışı bankanın muvafakat vermemesinin M.K. 2.maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanımı olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi ve davacıların murisinin vefat tarihinden sonra kredi borcunun ödenmeye devam etmesine göre de
    mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak kredi borcunun ne kadarının kim tarafından ödendiği, dava dışı banka tarafından yapılan takip neticesinde dosyaya ödeme yapılıp yapılmadığı hususları araştırılmaksızın yazılı gerekçe ile davanın red edilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 04.03.2020 gününde Üye ..."un karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY GEREKÇESİ
    Davacıların müteveffa eşinin/babalarının, sağlığında ... Şubesi’nden bireysel kredi kullandığı, kredi verilirken banka şubesince ... Emeklilik ve Hayat A.Ş.’nin acentesi sıfatıyla, hayat sigortası poliçesi düzenlendiği ve sigorta tazminatı üzerinde daini mürtehin olarak ... Şubesi’nin gösterildiği, kredi borcu bitmeden hayat sigortası poliçesi süresi içerisinde (ilk yılında 18.900 TL sigorta teminatı geçerli iken) kredi borçlusu sigortalının vefat ettiği, borçlu sigortalının mirasçısı olan davacıların sigorta şirketine müracaat ettiği, sigorta şirketinin poliçe düzenlenirken soru formunda sigortalının mevcut hastalığını gizleyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu gerekçesiyle sözleşmeden cayma hakkını kullandığını, sigorta tazminatını ödemeyeceğini hem alacaklı bankaya hem de davacılara bildirmesi üzerine sigorta şirketine karşı bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
    Mahkemece, poliçede lehdar olarak ... Şubesi’nin gösterildiği ve davaya muvafakat etmediğini bildirdiği, bu haliyle davacıların aktif taraf ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacıların kararı temyiz etmesi üzerine Dairemizde yapılan incelemede;
    -Kredi borcunun bir kısmının ödenmiş olması durumunda sigorta tazminatının bankanın bakiye alacağını aşan kısmı için davacıların bankanın muvafakatına ihtiyaçları olmadığı,
    -Alacaklı bankanın borcun kalanı için mirasçı davacılar aleyhine icra takibi başlattığı dikkate alındığında açılan davaya muvafakat vermemesinin hakkın kötüye kullanılması olup olmadığının değerlendirilmesi gerekçeleriyle ve oyçokluğuyla kararın bozulmasına karar verilmiş ise de, mahkeme kararının aşağıdaki gerekçelerle bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun düşüncesine iştirak edemiyorum.
    Dava konusu poliçenin lehdar kısmında “D/M ... Şubesi” ifadesinin yazılı olduğu, D/M kısaltmasının “Daini Mürtehin” anlamında olduğu, lehdar belirtilmemişse TTK’nın 1494/2 nci maddesi uyarınca sözleşmenin sigorta ettirenin kanuni mirasçıları lehine yapıldığının kabul edileceği dikkate alındığında bu poliçenin lehdarının kanuni mirasçılar olduğu, Akbank Amasya Şubesi’nin ise daini mürtehin (rehinli alacaklı) sıfatında olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 1493/7 nci maddesine göre sigortacıdan edimi isteme ve tahsil yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça, lehdara aittir. Sigorta tazminatı üzerinde rehinli alacaklı olarak banka şubesinin gösterilmesi kanun metninde belirtilen “aksinin kararlaştırılması” olarak değerlendirilemez. Zira, daini mürtehinin haklarının korunması için kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Kaldı ki davacılar tazminatın kendilerine ya da miras hisseleri oranında alacaklı bankaya ödenmesini talep ederek murislerinin bankaya olan borcunu kapatma iradelerini ortaya koymuşlardır.
    Türk Medeni Kanunu’nun 879 uncu maddesinde;
    “Muaccel olan sigorta tazminatı, malike ancak bütün rehinli alacaklıların rızasıyla ödenebilir.
    Sigorta tazminatı taşınmazın eski hâle getirilmesi için harcanacaksa, malik tarafından yeterli bir güvence gösterilmesi koşuluyla kendisine ödenir.” hükmü bulunmakta, benzer bir düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nun 1456 ncı maddesinde;
    “(1) Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder.
    (2) Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir.” şeklinde yer almaktadır. Mal sigortaları için yapılmış olan bu düzenlemeler kıyasen can sigortaları için de uygulanabilmektedir.
    Her iki kanun maddesi sigortacıya maddede gösterilen haller dışında rehinli alacaklının muvafakati olmadan sigorta tazminatını sigortalıya ya da lehdara ödememe yükümlülüğü getirmiştir. Oysa dava konusu olayda sigorta şirketi sigorta tazminatını lehdara ödemek bir yana, daini mürtehin banka şubesine ödemeyi de reddetmiştir. Kredi alacaklısı banka sigorta tazminatını ödemeyen sigorta şirketine karşı dava açmamış, bakiye kredi alacağının tahsili için borçlu sigortalının mirasçısı davacılara karşı cebri icra yoluna başvurmuştur. Bu durum karşısında sigorta şirketinin sigorta sözleşmesinden doğan yükümlülüğünü yerine getirmemekte haklı olup olmadığının tespiti için, bundan zarar gören borçlunun mirasçılarının konuyu mahkeme önüne getirmekten başka çaresi bulunmamaktadır. Mirasçıların bu hakkı aktif taraf ehliyeti yokluğu gerekçesiyle ellerinden alınamaz. Mahkemece davacıların haklı olduğunun tespiti durumunda rehinli alacaklının haklarını korumayı amaçlayan TMK’nın 879 ve TTK’nın 1456 ncı maddelerinin gerekleri zaten hükümde ve hükmün infazı aşamasında yerine getirilebilecektir.
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36 ncı maddesine göre “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Maddenin lafzından da açıkça
    anlaşılacağı üzere her kademedeki yargı mercii önünde bireyin hukukî dinlenilme hakkının korunması gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukukî dinlenilme hakkı” başlıklı 27 nci maddesinde bu hak şu şekilde ifade edilmiştir;
    “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
    (2) Bu hak;
    a)Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
    b)Açıklama ve ispat hakkını,
    c)Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.”
    Birey için son derece önemli alanlara temas eden hukukî dinlenilme hakkı Anayasayla teminat altına alınan ve uluslararası antlaşmalarla da (AİHS 6 ncı madde) temin edilen bir hak olduğundan, kanunî düzenleme ile ortadan kaldırılması mümkün olmadığı gibi kanun maddelerinin yorumlanması yoluyla da kullanılması engellenemez.
    Daini mürtehin kişi/kurum muvafakatinin sigorta tazminatının ödenmesi aşamasında alınmasını öngören TMK’nın 879 ve TTK’nın 1456 ncı maddelerinin, tazminatı çeşitli gerekçelerle ödemekten kaçınan sigorta şirketine karşı dava açan lehdar mirasçıların dava hakkını elinden alacak şekilde yorumlanması hak arama hürriyetinin ve hukukî dinlenilme hakkının ihlâli sonucunu doğurur. Öte yandan, genellikle kredi veren bankanın iştiraki olan sigorta şirketlerinin poliçeden doğan yükümlülüklerini hukuka aykırı olarak yerine getirmekten kaçındıkları durumlarda, kredi veren kardeş kuruluşların uyuşmazlığın mahkeme önüne gelmesini engelleyici bir enstrüman olarak muvafakat vermemelerine bu yolla yargısal bir koruma sağlanmış olmaktadır.
    Muvafakat engelinin mirasçılar tarafından banka borcunun bütün ferileriyle ödenerek aşılabileceği söylenebilir ise de, bunun borcun miktarı ve kredi borçlusunun mirasçılarının ekonomik imkânlarıyla sınırlı olması nedeniyle yargıya erişimi engelleyici etkisi aşikardır.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara