Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3286 Esas 2020/969 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3286 Esas 2020/969 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/3286
Karar No : 2020/969
Karar Tarihi : 10/02/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3286 Esas 2020/969 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/3286 E.  ,  2020/969 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili, davacının davalılardan ..."ın iş yerinde işçi olarak çalıştığını, ..."ın sevk ve idaresindeki otomobil ile gerçekleşen kazada malul kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, maddi tazminatın tüm davalılardan, manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 14/09/2015 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporu doğrultusunda maddi tazminat taleplerini 84.663,70 TL olarak ıslah ettiklerini belirtmiştir.
    Davalılardan ... ve ... vekilleri, davacının hafif bir şekilde yaralandığını ve herhangi bir maluliyet, uzuv kaybı veya tatilinin meydana gelmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... Sigorta A.Ş vekili, davacı tarafça kaza ve hasar ihbarında bulunulmadığını, öncelikle kazanın iş kazası olarak kabul edilip edilmediğinin SGK tarafından iş kazası nedeniyle tazminat alınıp alınmadığının tespit edilmesi gerektiğini belirterek neticede davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın davalı ... bakımından pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabul kısmen reddi ile 84.663,70.-TL maddi tazminatın (davalı Sigorta Şirketi poliçe limitleri ile sınırlı sorumlu olmak üzere) davalılardan ..."dan olay tarihi olan 13/12/2010 tarihinden, davalı ... Sigorta A.Ş"den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 7.000,00.-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."dan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebin reddine, dair karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı TBK. md. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
    Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
    Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı lehine takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün manevi tazminat yönünden BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 10/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara