Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1736 Esas 2020/6596 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1736 Esas 2020/6596 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/1736
Karar No : 2020/6596
Karar Tarihi : 05/11/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1736 Esas 2020/6596 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/1736 E.  ,  2020/6596 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı vekili; müvekkili ile davalılardan ...aracılığı ile diğer davalı nezdinde konut sigorta poliçesinin düzenlendiğini, bu poliçe ile davacıya ait konutta bulunan çelik kasada muhafaza edilen 64 parça, 64.800,00 TL değerindeki altın ziynet eşyalarının hırsızlığa karşı teminat altına alındığını, 21.12.2020 günü müvekkilinin evinde gerçekleşen hırsızlık neticesinde çelik kasada bulunan ziynet eşyaların tamamı ile başka eşyalarının çalındığını açıklayıp 1.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 64.800,00 TL’ye yükseltmiştir.
    Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, bozma ilamı, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı ... aleyhinde açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, dieğr davalı aleyhine açılan davanın kabulü ile 64.800,00 TL maddi tazminatın davalı ... Şirketinden tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, bozmaya uygun karar verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin inceleme yapılmasının mümkün olmamasına göre, davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Dava, konut sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili ile davalı ... arasında, sigorta şirketinin acentesi olan davalı ... aracılığı ile konut sigorta sözleşmesinin düzenlendiğini, düzenlenen poliçede teminat altına alınan ziynet eşyalarının tek tek adet, değer ve bedel yönünden belirlendiğini, gerçekleşen hırsızlık neticesinde ziynet eşyalarının tamamının ve birtakım eşyaların çalındığını, buna ilişkin ayrıntılı olarak “mağdur ifade tutanağı” ve “olay yeri tutanağı” düzenlendiğini açıklayıp tazminat talebinde bulunmuştur.
    Davacı ile davalı arasında 27.04.2010 başlangıç tarihli konut sigorta sözleşmesi düzenlenmiş, hırsızlık sebebi ile kıymetli eşya teminat bedeli ise 64.800,00 TL olarak belirlenmiştir. Taraflar arasında düzenlenen poliçede teminat altına alınan altın ziynet eşyaları adet, değer, nitelik, gram ve bedel olarak tek tek yazılmış, buna göre 38 adet; her biri 24 gram 3 burmalı, 1.250,00 TL değerinde altın bilezik, 15 adet; her biri 14 gram, işlemeli, 750,00 TL değerinde kalın bilezik, 11 adet; 10 gram, işlemeli, 550,00 TL değerinde ince bilezik teminat altına alınmıştır.
    Davacı ... tarafından sigorta şirketine hitaben yazılan 07.01.2011 tarihli dilekçede; 21.12.2010 günü evinde hırsızlık meydana geldiğini, çelik kasanın kaynak ile kesilmiş olduğunu ve açıldıktan sonra içerisinde bulunan 20 adet (Adana 3 Burması 22 ayar) ve 2.000,00 TL nakit paranın çalınmış olduğunu gördüğünü beyan etmiştir.
    Mahkemece bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda bilirkişi, davalı ... şirketinin taşınmazda çelik kasa içinde bulunan ve 64.800,00 TL miktarındaki zararı gidermekle sorumlu olması gerektiğine dair görüşünü bildirmiştir.
    Mahkemece, bilirkişi raporuna atıf yapılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
    Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 27. maddesinde, hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen Adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme
    Hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
    Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının),ihlâlidir.
    HMK’nın 297. maddesinde de, verilecek hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
    Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece bozma üzerine verilen kararda davacı iddiası ile davalı savunması yazılmış, Dairemizin bozma kararı özetlenmiş, gerekçe olarak “...bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenen 64.800,00-TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... şirketinin tazminle yükümlü bulunduğu,...” açıklaması yapılmıştır.
    Mahkemece davanın kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamış, içeriği dahi yazılmayan bilirkişi raporuna atıf ile yetinilmiştir. Gerekçede; davacının bizzat el yazısı ile sigorta şirketine hitaben yazdığı dilekçede 20 adet 22 ayar 3 Adana burmasının çalındığını belirterek başvuru yaptığına değinilmiş ancak poliçede belirtilen 64 adet altınlardan çalındığı bildirilen 20 adetinin dışındaki diğer altınların nerede saklandığı, çalındığı veya çalınmadığına ilişkin hükümde gerekçeye yer verilmemiştir. Hükmün gerekçesinden poliçede yazılı 64 adet altının çalındığı kabul edilerek karar verilmiş ise de bu miktara nasıl ulaşıldığı hususunda da bir gerekçeye yer verilmemiştir. Bilirkişi raporuna atıf, kararın gerekçeli
    olduğunu göstermez. Mahkemenin kararı T.C. Anayasası’nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır. Gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup, kararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    Buna göre mahkemece, davacının başvuru dilekçesinde bildirdiği 20 adet ziynet eşyası dışındaki, poliçede nitelikleri ve sayıları bildirilen diğer ziynet eşyalarının hakkında davacıdan da bilgi alınarak başvuru dilekçesinde belirtilmeyen diğer ziynet eşyalarıda hükmün gerekçesinde tartışılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ... Şirketine geri verilmesine 05/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara