Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1216 Esas 2020/1724 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1216 Esas 2020/1724 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2018/1216
Karar No : 2020/1724
Karar Tarihi : 19/02/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1216 Esas 2020/1724 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2018/1216 E.  ,  2020/1724 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi


    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacılar vekili; müvekkillerinin murisi olan ..."ın 27/08/2014 tarihinde vefat ettiğini, vefat etmeden önce Halk Bank A.Ş. ... Şubesi"nin kredili müşterisi olup, vefat poliçesi ile sigortalandığını, vefat sonrasında mirasçılar tarafından davalıya müracaat edildiğini, bu dosyanın incelenmesi sonrasında sözleşmeden cayıldığını, sigorta bedelinin tazmin edilemeyeceğinin bildirildiğini, bu bildirim ve cevabi açıklamanın meşru ve hukuki zeminlere oturmadığını, müvekkillerinin krediyi ödemekle karşı karşıya kaldıklarını, müvekkillerinin zararının doğmuş olduğunu, bu zararın ifa edilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın davacılar için başvuru tarihinden başlayarak işleyecek ticari faiziyle (aksi halde yasal faiziyle) birlikte davalıdan tazmin ve tahsili ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; müteveffaya poliçe tanzim tarihi olan 17/05/2013 tarihinden çok önce böbrek hastalığı teşhisinin konulmuş olması, müteveffanın bu hastalıkla ilgili olarak tedavi görüyor olması diğer bir deyişle böbrek hastalığı zaten ciddi bir derecede iken bu hususu hiçbir şekilde belirtmeden sağlık beyan formunu ve poliçeyi imzalamış olması nedeniyle Hayat Sigortası Genel Şartları md. C.2"ye göre sözleşmenin kurulması sırasındaki ihbar yükümlülüğünü kasten veya kasta eş değer bir kusur ile ihlal ettiğinin, davalı sigorta şirketinin de cayma hakkını sözleşmenin kurulması sırasındaki bildirim yükümlüğünün ihlal edildiği tarihten itibaren 15 günlük yasal hak düşürücü süre içerisinde 19/01/2015 tarihinde cayma hakkını kullandığının kabulünün gerekeceği, bu nedenlerle davacı tarafın davalı sigorta şirketinden talep edebileceği sigorta bedelinin mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dava, tüketici kredisi nedeni ile hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
    Davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 17/05/2013-17/05/2017 tarihlerini kapsayan hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 27/08/2014 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.
    Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK nun 1435, 1439 ve 1440. maddeleri ve Yargıtay"ın yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini almıştır.
    Gerek TTK’nın düzenlemeleri ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2.maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur.
    Eldeki dosyada hükme esas alınan Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalında görevli öğretim üyesinden alınan raporda; davacılar murisinin 06.03.2013 tarihinde kronik böbrek yetmezliği ilaçlarını kullanmaya başladığı, ölüm nedeni ile ilgili tıbbi belge bulunmadığı, davacıların bu yöndeki beyanına göre murisin ölüm nedeninin böbrek yetmezliği olabileceği ifade edilmiş olup, yerel Mahkemece kararın gerekçesinde her ne kadar; dosyada ölüm belgesi bulunmamakla birlikte kişinin ölümüne yol açabilecek özellikte başka bir hastalık veya patolojinin tıbbi belgelerde yazılı olmadığı, ölüm nedeninin kronik böbrek yetmezliği olabileceği kanaatine varıldığı belirtilmiş ise de;davacılar murisinin ölüm nedeni ile ilgili araştırma ve inceleme eksik olup, adli tıp uzmanından alınan bilirkişi raporu da hüküm tesisi için yeterli değildir.Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
    Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; davacılar murisinin daha önce tedavi gördüğü hastanelerden, poliçe tarihinden öncesine ait tedavi evrakı ile hastanede ölmüş ise öldüğü hastaneden, hastane dışında ölmüş ise ilgili makamlardan ölüm nedenini gösterir ölüm belgesi ve epikriz raporları celp edilerek, murisin kronik böbrek yetmezliği hastalığı ile ölüm arasında illiyet bağı olup olmadığına ilişkin bilirkişidem ek rapor alınıp yukarıda açıklanan yasal ve mevzuat hükümleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönde inceleme ve değerlendirme yapılmayışı doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile verilen hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 19/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara