Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/34 Esas 2021/2358 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/34 Esas 2021/2358 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2020/34
Karar No : 2021/2358
Karar Tarihi : 08/03/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/34 Esas 2021/2358 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2020/34 E.  ,  2021/2358 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili; davalılardan ... tarafından müvekkilinin alacağına karşılık 40.000,00 TL bedelli bono düzenlenmiş olduğunu, davalının bu borcu ödememesi üzerine Mersin 3.İcra Müdürlüğünün 2011/7021 sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ancak mülkiyeti davalılardan ..."a ait olan Mersin ili Toroslar ilçesi ... köyü Köyiçi mevki 778 parsel sayılı taşınmazın düşük bir bedelle amcası olan diğer davalı ..."a satıldığını, davalı ... ’ın da davalı ...’ın alacaklılarına zarar vermek kastı ile hareket ettiğini bilmekte ve bilebilecek durumda olduğunu, taşınmazın satış akit tablolarında gösterilen alım satım değeri ile güncel piyasa alım satım değeri arasında da fahiş derecede fark bulunduğunu belirterek, dava konusu taşınmazın devrine ilişkin tasarrufun icra takip dosyasındaki asıl alacak, faiz ve ferilerine yeter miktarda iptali ile takip konusu alacaklarının bu taşınmaz üzerinden karşılanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... ; davacı ... ve arkadaşları aleyhine Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesinde tefecilik
    suçundan dava açıldığı ve 27/10/2014 tarihinde tefecilik suçunu işlemiş olması nedeni ile 5273 sayılı T.C.Knun 241/1 maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığı ve kararın kesinleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ...; davacıya hiçbir borcu kalmadığını, davacının gerçekte ödenmiş olan bir borcun karşılığında kendisine iade etmesi gereken senedi iade etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davaya dayanak yapılan 15/12/2009 tanzim 15/01/2010 vade tarihli 40.000,00 TL tutarlı bononun tefecilik sureti ile faiz karşılığı verilen borç para karşılığı düzenlendiği, tefecilik sureti ile borç para verilmesinin kanunun emredici hükümlerine aykırı olması nedeni ile tefecilik nedeni ile düzenlenen bononun kesin olarak hükümsüz olduğu sonucuna varıldığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir.
    Bu tür davalar hukuki niteliği itibariyle, dava konusu malın aynına ilişkin olmayıp, şahsi bir davadır. Bunun doğal sonucu olarak da dava ve tasarrufa konu mal, devir alanın mal varlığından çıkartılarak borçlunun mal varlığına iade edilmez. Sadece alacaklıya malın bedelinden alacağını alma imkanı sağlar. İptal davasının amacı, İİK 277. ve devamı maddelerinde öngörüldüğü gibi borçlunun mevcudunu azaltmaya yönelik tasarruflarını iptal ettirmektir. İİK.nun 283. maddesi hükmüne göre iptal davasının konusu taşınmaz mal olduğu takdirde, davalı 3.şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan bu taşınmazın haciz ve satışı istenebilir. Diğer söyleyişle bu dava alacaklıya borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı tasarrufla ilgili mal üzerinde alacağın tahsilini sağlama yetkisini verir. Bu yetki de alacak miktarı ile sınırlıdır.
    Bu özelliklerin doğal sonucu olarak davanın görülebilirlik şartlarından birisi alacağın varlığı diğer söyleyişle tasarrufta bulunan kişinin borçlu olması, bir diğeri de alacağın aciz vesikasına bağlanmış olmasıdır. Bu özelliği nedeniyle aciz nedenine dayalı tasarrufun iptali davasında davalı 3.kişi aciz belgesine dayanan alacağın gerçekte olmadığını iddia ve ispat edebilir. Çünkü dava şartlarından birisi de tasarrufta bulunan kişinin borçlu olması gereğidir. Eğer tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa bu durumda tasarruf
    sahibinin öncelikle borçlu sıfatı çözümlenmelidir. Bu nedenledir ki 3.kişi davalının borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının mahkemece incelenmesi gerekir. Eğer gerçek bir borç yoksa alacak da söz konusu olamayacağından iptal davasının dinlenmesi mümkün olmaz.
    Diğer bir yönüyle de konu ele alındığında da, İİK."nın 277. vd maddelerine göre açılan iptal davalarında takip borçlusundan hak iktisap eden 3. kişilerin davacının takip borçlusundan alacaklı olmadığına ilişkin savunmasının araştırılmasında zorunluluk vardır. Aksi takdirde takip alacaklısıyla anlaşarak veya nasıl olsa kendisinin borca batık olması nedeniyle gerekli çabayı göstermeyerek icra takibine itiraz etmeyen, itiraz üzerine durması söz konusu olmayan kambiyo senetlerine dayalı takibe karşı menfi tespit davası açmayan takip borçlusunun bu davranışı karşısında borçludan mal edinen 3. kişilerin yargı eliyle zarara uğratılması söz konusu olur ki bunun kabulüne olanak yoktur. Hatta tasarrufta bulunurken borçlu olmayan kötü niyetli kişilerin malvarlığındaki bir unsuru iyi niyetli 3. kişilere devrettikten sonra hileli işbirliği halinde olduğu kimselere eski tarihli borç senedi vererek elinden çıkardığı malları iptal davası yoluyla dolaylı olarak geri alması dahi imkan dahiline sokulabilir. Elbette ki bunlar yasaca amaçlanan durumlar değildir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlanırken bu alacaklının alacağının şeklen varlığının değil, gerçekliğinin amaçlandığını göz ardı etmemek gerekir.
    Somut olayda; mahkemece, davaya dayanak yapılan 15/12/2009 tanzim 15/01/2010 vade tarihli 40.000,00 TL tutarlı bononun tefecilik sureti ile faiz karşılığı verilen borç para karşılığı düzenlendiği, tefecilik sureti ile borç para verilmesinin kanunun emredici hükümlerine aykırı olması nedeni ile tefecilik nedeni ile düzenlenen bononun kesin olarak hükümsüz olduğu sonucuna varıldığından davanın reddine karar verilmişse de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun değildir. Davalı borçlu ... tarafından davacı alacaklı ...’e karşı 26/05/2017 tarihinde Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/363 esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açılmış ve ...’den 40.000,00 TL karşılığı hiç bir mal, hizmet ve para almadığını, sadece 4.000,00 TL aldığını onu da 12.000,00 TL olarak ödediğini, sözde senet alacaklısı ..."e hiç bir borcunun bulunmadığını, senedin hile ile alındığının tespiti ile 3. İcra Müdürlüğünün 2011/7021
    sayılı takibin, tefecilik ürünü olan senedin ve aciz vesikasının iptaline karar verilmesini talep etmiş ve mahkemece her ne kadar menfi tespit davasının kabulü ile Mersin 3. İcra Müdürlüğü"nün 2011/7021 sayılı dosyasındaki 40.000,00 TL bedelli bono dolayısıyla borçlu olmadığının tespitine karar verilmişse de; alacaklı ... tarafından kararın istinafı üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin 20/10/2020 tarih ve 2019/522-2020/851 sayılı kararı ile dava konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu, senedin boş olarak verildiğinin ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun davacı tarafından yazılı deliller ile ispat edilemediği, her ne kadar Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2012/414-2014/515 sayılı kararı ile ...’in tefecilik suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verildiği, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararlarının hukuk mahkemesini bağlamayacağı ve davacının dava konusu senet bakımından borçlu olmadığını ispat edemediği gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararını kaldırıp davanın reddine kesin olarak karar verdiği ve buna göre davacının alacağının kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davacının alacağının gerçek olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek taraf delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 08/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara