Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/4297 Esas 2020/2743 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/4297 Esas 2020/2743 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/4297
Karar No : 2020/2743
Karar Tarihi : 05/03/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/4297 Esas 2020/2743 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/4297 E.  ,  2020/2743 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    - K A R A R -
    Davacılar vekili; 27/08/2013 tarihinde müteveffa ... sevk ve idaresindeki motosiklet ile polis memuru ... sevk ve idaresindeki Emniyet Müdürlüğüne ait ekip otosunun çarpışması sonucu ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, kazada davacıların desteği ..."ın hayatını kaybettiğini, ..."ın kullandığı aracın davalı ... şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu belirterek, ..."ın ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan davacıların davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla davacı ... için 1.000,00 TL, davacı ... için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile davacı ... için 51.611,85 TL, ... için 66.327,93 TL olmak üzere toplam 117.939,78 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi olan 04/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
    Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte 6098 sayılı TBK 53/3. maddesinin öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK"nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
    Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
    Buna göre öncelikle gelirin tamamının, yardım görenlere tahsis olunmuş varsayılamayacağı, ölenin gelirinden bir bölümünü kendisine ayıracağı, bu tahsisten vazgeçilemeyeceği ve bu suretle yardımın (payların) geliri yutmaması ilkesi dikkate alınmalıdır. Ayrıca ölenin kendi geçim masraflarından artan miktarın tamamının (hiçbir tasarruf düşüncesine yer bırakmadan) destek görenlere
    dağıtılması da kabul olunamaz. Öte yandan, destek görecek kimselere ayrılacak miktar da, bunların ihtiyaçlarının toplamı kadar olmalıdır.
    Dairemizce kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.
    Dosya kapsamından murisin 31 yaşında vefat ettiği, 28.06.2013 tarihinde boşandığı, kaza tarihinde 2 yaşında olan Kayra ile 5 yaşında olan Ege adında çocuklarının bulunduğu, anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, Ege ve Kayra için 13 yıl boyunca gelirin %50"sini, Ege"nin 18 yaşını bitirmesi ve destekten çıkmasından sonra Kayra için 3 yıl boyunca gelirin %30"unu alacağı, daha sonra gelirin tamamının desteğe ait olacağı kabul edilerek destek zararı hesaplanmıştır. Desteğin vefat tarihinde 31 yaşında olduğu dikkate alındığında yeniden evlenebileceği ve evlendikten sonra eşine de pay ayrılarak hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmelidir. Mahkemece bu hususları gözetmeden hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme
    esas alınması doğru değildir.
    2-Dosya kapsamından desteğin anne ve babasının kaza ve dava tarihi itibariyle sağ olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan ilkelere göre destek zararı hesaplanırken anne ve babanın da payı ayrılarak davacı çocukların destek zararının hesaplanması gerekirken, bu hususları gözetmeden hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru olmamıştır.
    3-Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu"nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Somut olayda davalı vekili, vefat edenin motosikletine kasksız olarak bindiğini belirterek kusurunun bulunduğunu savunmuştur. Soruşturma dosyasından, müteveffanın kaskı olmadan araç kullandığı ve beyin kanaması sonucu vefat etiği anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece, bu savunma üzerinde durularak, vefat edenin BK’nın 44. maddesi uyarınca, tazminattan indirim yapılmasını gerektiren müterafık kusurunun olup olmadığı hususunda karar yerinde tartışılıp değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1), (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 05.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara