Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1477 Esas 2021/2752 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1477 Esas 2021/2752 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/1477
Karar No : 2021/2752
Karar Tarihi : 16/03/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1477 Esas 2021/2752 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/1477 E.  ,  2021/2752 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili, davalı borçlu ... aleyhine takip yapıldığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazlarını diğer davalılara devrettiğini belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.
    Mahkemenin, davanın reddine kararı Dairemizin 29.11.2016 tarih 2014/20929 Esas 2016/11008 Karar sayılı ilamı ile borçlunun aciz halinin sabit olduğu, esasla ilgili karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, bozmadan sonra mahkemece, ivazlar arasında bedel farkı olmadığı gibi davalılar arasında akrabalık ve yakınlık bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, İİK. 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
    1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve bozmaya uygun olarak karar verilmiş bulunmasına ve davalı ...’nın borçlunun mali durumunu bildiği, kısaca kötüniyeti somut delillerle ispatlanmamış bulunmasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2-İİK"nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md. 283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
    İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
    Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK."nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK."nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK."nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir
    borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK."nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
    Dava koşulları yönünden somut olaya bakıldığında, borcun 05.07.2011 tanzim tarihli bonodan doğduğu, tasarrufun bu tarihten sonra 20.10.2011 tarihinde yapıldığı, 20.1.2014 tarihli haciz tutanağının aciz belgesi niteliğinde olduğu, davanın 5 yıllık yasal sürede açıldığı anlaşılmaktadır.
    Önceki bozma ilamında da belirtildiği gibi, borçlu dava konusu taşınmazı davalı ...’a satarken, bedelin bir kısmının daha önceden davalı ...’dan aldığı borca karşılık sayıldığını açıklamıştır. Borca karşılık devir, Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre mutad ödeme aracı olarak kabul edilmemekte ayrıca, İİK’nın 278/3-2 maddesine göre iptali için bu işlemin hacizden geriye doğru 2 yıl içinde yapılması gerekir. (İİK’nun 278/2) Somut olayda, aciz belgesi niteliğindeki haciz 20.1.2014 tarihinde yapılmış, tasarruf ise 20.10.2011 tarihinde gerçekleşmiş olduğundan yasada geçen 2 yıllık 279. maddesinde gösterilen süre aşılmış olduğundan bu madde kapsamında satışın iptali mümkün değildir. Ancak davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında alacak-borç ilişkisinin bulunması tarafların birbirlerini tanıdıkları ve üçüncü kişi Yavuz’un borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulünü gerektirir. Bu halde işlemin İİK’nun 280/1. maddesi kapsamında iptali ile dava İİK’nun 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşeceğinden, taşınmazın dördünce kişiye satıldığı 09.02.2011 tarihindeki değeri olan 70.000,00 TL"nin davalı ...’dan alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tahsiline karar verilmesi gerekir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz
    itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 16/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara