Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/2883 Esas 2020/2389 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/2883 Esas 2020/2389 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2018/2883
Karar No : 2020/2389
Karar Tarihi : 02/03/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/2883 Esas 2020/2389 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2018/2883 E.  ,  2020/2389 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalılar vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 11/02/2020 Salı günü davacı vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ... geldiler. Davalılar ... ve ... tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili, davalı borçlu ..."ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazdaki .../... hisseyi 25.7.2011 tarihinde davalı ..."a, .../... hisseyi de aynı tarihte davalı ..."e sattığını, taşınmazın halen borçlu ve ailesi tarafından kullanıldığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı borçlu ... vekili, aciz belgesi sunulmadığını, takip konusu borcun Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/181 Esas sayılı dosyasındaki sulh sözleşmesi gereği 250.000,00 TL olduğunu, dava konusu taşınmazların anılan borcun ödenmesi aracıyla satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., dava konusu hisseyi iyiniyetle aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın 23.06.2010 tarihli adi sözleşme ile 164.000,00 TL bedelle
    alındığını, satış bedelinin 60.000,00 TL"sinin sözleşme sınasında nakit kalan 104.000,00 TL"nin banka ile ödendiğini, tasarrufun borçtan önce yapıldığını, aboneliklerin 22.7.2010 tarihinden beri müvekkili adına olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, Dairemizin 02/02/2016 tarih ve 2014/6202 Esas 2016/1181 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Davanın kabulüne; davalı ... ile diğer davalılar ... ve ... arasında taşınmaz satışına ilişkin olarak ... Tapu Sicil Müdürlüğünün ... Mahallesi, 14. Cilt, 1313 sayfa, 17471 ada, 3 parselde kain taşınmaz yönünden (25/07/2011 tarih ve 13493 yevmiye numaralı) kat mülkiyetine intikalinden sonra 3. Kat, 6 nolu dubleks mesken ve 3. Kat 8. Bağımsız bölüme ilişkin tasarrufların iptaline, davacı tarafa Konya 9.İcra Müdürlüğünün 2011/7560 Esas sayılı dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere cebri icra yetkisi tanınmasına, karar verilmiş; hüküm, davalı ... ve Kerem vekili ve davalı ... vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
    1-Dosya içeriğine, bozmaya uygun karar verilmiş olmasına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin inceleme yapılmasının mümkün olmamasına göre; davalı ... ve Kerem vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Dava, İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptal istemine ilişkindir.
    Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık"nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
    Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra
    takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
    Mahkemece dava konusu taşınmazlardan davalı ...’e devredilen ... Mahallesi, 14. Cilt, 1313 sayfa, 17471 ada, 3 parselde kain taşınmaz yönünden (25/07/2011 tarih ve 13493 yevmiye numaralı) kat mülkiyetine intikalinden sonra 3. Kat, 6 nolu dubleks meskene ilişkin tasarrufta tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı 3.kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığı değerlendirilmelidir. Somut olayda; dava konusu taşınmazlardan davalı ...’e devredilen 17471 ada 3 parseldeki 9484/71631 hisse 2.828,44 TL bedelle davalı borçlu tarafından 25/07/2011 tarihinde tapuda satılmış; daha sonra taşınmaz üzerinde 17/08/2011 tarihinde kat mülkiyeti tesis edilmiş ve 6 nolu bağımsız bölüm davalı ... adına tesis edilmiştir. Bilirkişi tarafından bu taşınmaz için 210.000,00 TL rayiç bedel belirlenmiştir. Davalı 3.kişi ... ise; aslında taşınmazı daha önceki bir tarih olan 29/07/2010 tarihinde satın aldığını tapudaki bedel dışında
    oğlu Mustafa Meşin in hesabından davalı borçlu ...’ın eşi olan ... hesabına 29/07/2010 tarihinde ev ödemesi 2.taksit başlığıyla 40.000 TL havale yaptığını, 31/08/2010 tarihinde 50.000 TL ev ödemesi 3.taksit başlığıyla havale yaptığını ve yine 31/08/2010 tarihinde 14.000 TL ev ödemesi 3.taksit başlığıyla havale yaptığını ve bu dekontta toplam ödenen olarak miktarın 164.000 TL olduğunun not düşüldüğünü belirterek bu konuda dekont örneklerini sunmuştur. Dairemiz uygulamasına göre bankadan havale edilen paranın borçluya ödenen para olduğu kabul edilerek bu durumda bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer ile davalı 3.kişi tarafından ödendiği ispat edilen değer arasında bedel farkı bulunmadığı anlaşıldığından mahkemenin bu yöndeki gerekçesine katılma imkanı bulunmamaktadır. Bu nedenle; davalı ...’e devredilen taşınmaza ilişkin tasarruf yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 2.540,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ..."e verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davalılar ... ve ... yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 02/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara