Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1760 Esas 2020/1695 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1760 Esas 2020/1695 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2018/1760
Karar No : 2020/1695
Karar Tarihi : 19/02/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1760 Esas 2020/1695 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2018/1760 E.  ,  2020/1695 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili, davalı ... ve ...’tan alacaklı olduğunu, davalı borçlular aleyhine ... 5. İcra Müdürlüğü’nün 2013/12354 sayılı dosya ile takibe geçildiğini, takibin kesinleştiğini, dosyadan alınan haciz tutanaklarının İİK 105 kapsamında aciz vesikası hükmünde olduğunu, borcun doğumundan sonra davalı borçlu Daut tarafından adına kayıtlı ... ili, ... İlçesi, Aşağıkızılca köyünde bulunan 342-343-344 parseldeki zeytinli tarlaların davalı ...’e, davalı borçlu ... tarafından da adına kayıtlı ... İli, ... İlçesi, Ilıca da bulunan 96 parsel sayılı taşınmazın 1/3 hissesi davalı ...’a devredildiğinin tespit edildiğini, davalılar arasındaki tasarrufların mal kaçırma gayesi ile yapıldığını beyan ile davalılar arasındaki tasarruf işlemlerinin iptali ile icra dosyasından cebri icra yetkisi verilmesi talep ve dava edilmiştir.
    Davalılar vekili davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, süresi içersinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
    İİK.nın 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötüniyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
    İİK.nun 278. maddede akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
    İİK’nın 283/II. maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden
    tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir.
    Somut olayda davalı borçlu ... kendisine ait ... İli, ... İlçesi, Ilıca, 96 parselde bulunan gayrımenkulün 1/3 hissesini 05.09.2013 tarihinde davalı ...’a satmıştır. Dava konusu evin paydaşlarından dava dışı ... tarafından ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/424 E sayılı dosyası ile anılan pay için ön alım hakkı kullanılmış, mahkemece talep kabul edilerek 1/3 payın dava dışı Judit adına tapuya kayıt ve tesciline, şufa bedeli olna 239,700 TL bedelin davalı tarafa ödenmesine karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
    Mahkemece dava dosyası değerlendirilmeksizin davalı borçlu ve davalı ...’nun şufa nedeniyle ödenen bedel oranında ve davacının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tazminata mahkum edilmeleri gerekirken yanlış değerlendirme sonucu bu taşınmaz yönünden de tasarrufun iptaline karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
    SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 19/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara