Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3295 Esas 2021/1855 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3295 Esas 2021/1855 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/3295
Karar No : 2021/1855
Karar Tarihi : 24/02/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3295 Esas 2021/1855 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/3295 E.  ,  2021/1855 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : ...Bölge Adliye Mahkemesi ...Hukuk Dairesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan istinaf incelemesi sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili, muris ..."nın dava dışı ... Bankasından kullandığı konut kredisi için davalı sigorta şirketi nezdinde hayat sigortası yaptırıldığını, murisin 04/11/2014 tarihinde karın ağrısı ve kusma şikayetiyle... Üniversitesine başvurduğunu ve yapılan tedaviye rağmen 11/11/2014 tarihinde vefat ettiğini, muhatap banka ve sigorta şirketine yapılan başvuruya rağmen davalının bankaya bakiye kredi borcunu ödemediğini, vefattan sonraki 4 taksidin banka tarafından murise ait mevduattan tahsil edildiğini, bankanın Veraset İntikal Vergi Dairesine sunulmak üzere düzenlediği 17.12.2014 tarihli belgeye göre aynı tarih itibariyle kredi borcunun 69.534,01 TL olduğunu belirterek davacının miras hissesi oranına göre tekabül eden 52.150,00 TL"nin davalının temerrüt tarihi olan 11.04.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, sigortalının 15 yıl boyunca devam eden kronik obstrüktif akciğer hastalığı sebebiyle akut respiratuar distress sendromu (solunum yetmezliği) sebebiyle vefat ettiğini, müteveffanın sözleşmenin kurulması esnasındaki beyan yükümlülüğüne kasten uymayıp hastalığını
    beyan etmemesi nedeniyle davacının talebinin reddedildiğini, müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, aksi kabul edilse bile vefat tarihindeki bakiye kredi borcundan sorumlu olabileceklerini, müteveffanın kusurunun nazara alınması ve tazminat miktarının indirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Yerel mahkemece, davanın kabulü ile 52.150,00 TL"nin 11/04/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
    dair karar verilmiş, karara karşı davalı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Dava, hayat sigortası poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Davacının murisi ...ile davalı sigorta şirketi arasında 11.05.2014-11.05.2015 tarihleri için hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 11.11.2014 tarihinde sigortalı vefat etmiştir.
    Davalı taraf, sigortalının poliçe tanziminden önce mevcut olan KOAH hastalığını bildirmeyip sözleşmenin kurulması sırasında beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu aykırılık nedeniyle de zararın teminat dışı kaldığı savunmasında bulunmuştur.
    Dosyanın incelenmesinde, murise ait ölüm belgesinde "H" bölümünde Bölüm 1"de doğrudan ölüme neden olan hastalık veya durum başlığı altında ölüm nedeni olarak "Akut Respiratuar Distress Sendromu, septik şok, kolon perforasyonu, sigmoid volvulus" yazılı olduğu, Bölüm 2"de ise ölümün gerçekleşmesinde etkisi olan, fakat ölüme neden olan hastalık veya durumla ilgili olmayan diğer önemli durumlar kısmında, "Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)(hastalığın başlangıcından ölüme kadar geçen yaklaşık süre 15 yıl)" yazılı olduğu anlaşılmaktadır.
    Bilirkişi heyetinin 17.04.2017 tarihli kök ve 16.05.2017 tarihli ek raporunda, tıbbi yönden yapılan değerlendirme sonucunda murisin ölüm nedeninin sigorta poliçesi kurulmasından önce geçirdiği ve var olan hastalıklarla ilgili
    olmadığı, ölüm ile arasında illiyet bağı bulunmadığı belirtilmiş, mahkemece rapor hükme esas alınarak davanın tümüyle kabulüne karar verilmişse de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut duruma uygun düşmemiştir.
    Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nun 1435. maddesi ile, sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir. Sigorta hukukuna ilişkin genel düzenleme mahiyetinde olan bu hüküm, hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Gerek TTK"nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
    Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde düzenlenmiş; beyan yükümlülüğüne uymamanın kasten ya da ihmalle olması şeklinde ikili bir ayrım yapılmıştır.
    Sigortalıda poliçe tanziminde önce mevcut olan KOAH hastalığının, riskin kapsamı konusunda değerlendirme yapma hakkı bulunan sigortacıya bildirilmesi gerektiği açık olmasına rağmen murise ait başvuru formu incelendiğinde, formda belirtilen hastalıklardan herhangi biri ile ilgili teşhis veya tanı konulup konulmadığı, bu kapsamda bir doktor gözetiminde veya hastanede yatarak bir tedaviye başlanıp başlanmadığı veya müdahale gerektiren bir durum olup olmadığının sorulduğu, belirtilen hastalıkların arasında "akciğer hastalığı" da olmasına rağmen muris tarafından, sorulan sorulara olumsuz yanıt verildiği; sigortalıya ait ölüm belgesinde ise, 15 yıldır süren KOAH hastalığı olduğu, bu KOAH hastalığının sigortalının ölümünün gerçekleşmesinde etkili olduğu ancak ölüm nedeni olmadığı tespit edilmiştir. Sigortalıda poliçe tanziminden önce mevcut olan KOAH hastalığının, riskin kapsamı konusunda değerlendirme yapma hakkı bulunan sigortacıya bildirilmesi gerektiği açıktır.
    TTK"nun 1439/2. maddesindeki açık ifadelerle, sigortalının ihmali ile beyan yükümlülüğüne aykırı davranılması halinin tazminattan indirim sebebi olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda sigortalının 15 yıldır devam eden KOAH hastalığı olduğu dikkate alındığında, uzun süredir devam eden ve ciddi sonuçları olabilen KOAH hastalığı bulunan kişiyle
    ilgili risk değerlendirmesini sağlıklı bir kişininkinden farklı yapacak olan sigortacıya eski hastalığın bildirilmesi gerektiği ve bildirim yapılmayışının sigortalının ihmali davranışı olduğunun kabulü gerekir.
    Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; muris ..."nın, sigortacı için önemli sayılabilecek bir hususu bildirme yükümlülüğünü ihmal suretiyle ihlal ettiği; TTK"nun 1439/2. maddesinin ilk cümlesindeki ihmal suretiyle beyan yükümlülüğüne uymama hali için tazminattan indirim gerektiğinin düzenlendiği gözetilmek suretiyle; KOAH hastalığının bildirilmesi halinde alınacak (alınması gereken) prim ile bildirilmediği için alınan prim arasındaki orana göre proporsiyon hesabıyla tazminatın belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi Kararının BOZULMASINA, HMK 373/1. maddesi gereğince istinaf mahkemesinin davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine dair kararının kaldırılarak dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 24/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara