Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1553 Esas 2021/3104 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1553 Esas 2021/3104 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/1553
Karar No : 2021/3104
Karar Tarihi : 23/03/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/1553 Esas 2021/3104 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/1553 E.  ,  2021/3104 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün davacı vekili ile davalılar ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı vekili, borçlu davalı ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığını, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile taşınmazlarını diğer davalılara devrettiğini belirterek, davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemenin, davanın kısmen kabulüne ilişkin kararı Dairemizin 13.10.2015 tarih 2014/1867 Esas-2015/10514 sayılı ilamı ile tazminattan sadece davalı üçüncü kişi Ümit"in sorumlu olması gerektiğinden bahisle bozulmuş, bozmadan sonra mahkemece, davalı ... hakkındaki davanın reddine, 101.064,60 TL tazminatın davalı ...’ten tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalılar ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
    1-Borçlu ..."ın yargılama sırasında 27.04.2017 tarihinde öldüğü ve mirasçıları eşi ..., çocukları ..., ... ve ... süresinde açtıkları dava sonunda Osmaniye 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/363 Esas 2017/485 karar sayılı ilam ile mirası reddettiklerinin hüküm altına alındığı ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Türk Medeni Kanununun 612.maddesinde "En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin ise mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği" düzenlenmiştir. Yani murisin en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.
    Bu yasal düzenleme uyarınca, mirasın birinci derecedeki mirasçıların tamamı tarafından reddi halinde miras ikinci derecedeki mirasçılara geçmez. Tereke tasfiye olunur, borçlar ödendikten sonra geriye kalan kısım varsa red vaki olmamış gibi birinci derece mirasçılarına verilir. Türk Medeni Kanununun 614. maddesinde mirasçıların sonra gelen mirasçılar yararına mirası reddedebilecekleri düzenlenmiş ise de, somut olayda bu maddeye göre yapılmış bir mirasın reddi talebi de bulunmamaktadır.
    Dava konusu olayda, murisin mirasının en yakın mirasçıları tarafından reddedildiği açıktır. Mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi için yasal prosedürün uygulanıp, sonuçlandırıldığı takdirde mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile davaya devam edilmesi ve buna göre taraf teşekkülü sağlandıktan sonra karar verilmelidir.(HGK. 3.7.2002 T.15-572 K.577)
    Taraf teşkili, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gereken bir husustur. Nitekim mahkemece, borçlunun ölümü üzerine taraf teşkili sağlanmaya çalışılmış ise de TMK’nın 612. ve devamı maddeleri yanlış yorumlanarak, alt soy mirascıların davaya dahili hatalı olmuştur.
    Yaplacak iş, borçlunun mirasının iflas hükümlerine göre tasfiyesi için yasal prosedürün uygulanıp, uygulanmadığı, borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci olup olmadığı araştırılarak, bu prosedürün uygulanması sağlandıktan sonra yasal temsilci ile davayı sonuçlandırmaktır.
    2-Kabule göre ise,
    a-Davalı ... hakkında davacı ... tarafından diğer alacakları için açılan tasarrufun iptali davalarında da tazminata hükmedilmiş ve bir kısım alacak tahsil edilmiş
    olduğu anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilirken, davalı ...’in tüm alacaklar için sorumluluğu 101.064,60 TL tazminatla sınırlı olarak ve tahsilde tekerrür olmayacak şekilde ifadesine yer verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi hatalı olmuştur.
    b-Tasarrufun iptali davalarında dava değerini, takip konusu alacak ile iptali istenilen şeyden hangisinin değeri düşük ise o değer oluşturur. Somut olayda takip konusu alacak 40.585,11 TL, tazminat miktarından düşük olduğundan bu değer üzerinden harç ve vekalet ücretinin hesaplanması gerekirken, davalı ... lehine fazla vekalet ücretine hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
    SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ..., ..., ... ve ... vekilinin, (2-a) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin (2-b) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ile davalılar ..., ..., ... ve ..."a geri verilmesine 23/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara