Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1213 Esas 2020/1723 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1213 Esas 2020/1723 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2018/1213
Karar No : 2020/1723
Karar Tarihi : 19/02/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/1213 Esas 2020/1723 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2018/1213 E.  ,  2020/1723 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :... Bölge Adliye Mahkemesi 11.Hukuk Dairesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan istinaf incelemesi sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı,davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacılar vekili; davalı sigorta şirketi tarafından 16/09/2013 tarihinde davacının telefonla arandığını, ikna edilerek telefon üzerinden sözleşme imzalandığını,kalp krizinin sigorta teminatı içinde olduğunun söylendiğini, davacının 19/09/2003 tarihinde kalp krizi geçirdiğini, ameliyat olduğunu, davalıya önce başvuru yoluyla üzerine noter ihtarnamesi ile yaptığı alacak talebinin reddedildiğini ileri sürerek 50.000,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, sigortanın başlangıç tarihinden itibaren ilk 90 gün içinde ortaya çıkan temel tehlikeli hastalıklar ve ameliyatların teminat kapsamı dışında olduğunu, kroner arter hastalığının poliçe teminat kapsamında bulunmadığını, konuşmaların kayıt altına alındığı, yeterli bilgi verildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk derece Mahkemesince; iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 50.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm aleyhine davalı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine; ... Bölge Adliye Mahkemesi 11.Hukuk Dairesi"nce; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, Yaşam Destek Sigortası poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Sigorta sözleşmesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 1401/(1). maddesinde: "Sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir. Sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir." şeklinde tanımlanmıştır.
    Sigorta ettiren; prim ödeme, doğru beyanda bulunma, ağırlaşan rizikoyu bildirme, rizikoyu bildirme, rizikodan sonra zararı azaltma ve kurtarma yükümlülüğü altındadır.
    Sigortacı ise; TTK"nin 1421/(1) maddesi gereğince; "Aksine sözleşme yoksa, sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksidinin ödenmesi ile başlar; kara ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda,sigortacı,sözleşmenin yapılmasıyla sorumlu olur." hükmü gereğince poliçe verme ve riziko gerçekleştiğinde sigorta tazminatı ya da bedelini ödeme yükümlülüğü altındadır.
    Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır.
    Türk Ticaret Kanununun 1423. maddesinde aydınlatma yükümlülüğü, 1424. maddesinde de sigorta poliçesini verme yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna göre; Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar. Aydınlatma açıklamasının verilmemesi hâlinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir. Hazine Müsteşarlığı, çeşitli ülkelerin ve özellikle Avrupa Birliğinin düzenlemelerini dikkate alarak, tüketiciyi aydınlatma açıklamasının şeklini ve içeriğini belirler." hükmünü haizdir. Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur.
    Yukarıda açıklanan madde hükmüne göre; poliçenin sigortalıya tesliminden sonra sigortalı tarafından 14 gün içinde itiraz edilmemişse geçerli hale geleceği düzenlenmiştir.
    Diğer yandan, davaya konu 16.09.2013 tarihli poliçenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun "Mesafeli Sözleşmeler" başlıklı 9. maddesinde;
    "Madde 9/A- (Ek: 6/3/2003-4822/14 md.)
    Mesafeli sözleşmeler; yazılı, görsel, telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan ve malın veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi veya ifası kararlaştırılan sözleşmelerdir.
    Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce, ayrıntıları Bakanlıkça çıkarılacak tebliğle belirlenecek bilgilerin tüketiciye verilmesi zorunludur. Tüketici, bu bilgileri edindiğini yazılı olarak teyit etmedikçe sözleşme akdedilemez. Elektronik ortamda yapılan sözleşmelerde teyid işlemi, yine elektronik ortamda yapılır.
    Satıcı ve sağlayıcı, tüketicinin siparişi kendisine ulaştığı andan itibaren otuz gün içerisinde edimini yerine getirir. Bu süre, tüketiciye daha önceden yazılı olarak bildirilmek koşuluyla en fazla on gün uzatılabilir.
    Satıcı veya sağlayıcı elektronik ortamda tüketiciye teslim edilen gayri maddî malların veya sunulan hizmetlerin teslimatının ayıpsız olarak yapıldığını ispatla yükümlüdür.
    Cayma hakkı süresince sözleşmeye konu olan mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasının veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesinin istenemeyeceğine ilişkin hükümler dışında kapıdan satışlara ilişkin hükümler mesafeli sözleşmelere de uygulanır. Satıcı veya sağlayıcı cayma bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren on gün içinde almış olduğu bedeli, kıymetli evrakı ve tüketiciyi bu hukukî işlemden dolayı borç altına sokan her türlü belgeyi iade etmek ve yirmi gün içerisinde de malı geri almakla yükümlüdür." hükümleri yer almaktadır.
    Anılan Yasanın kapıdan satışların düzenşendiği 8. maddesinde ise; bu tür satışlarda; tüketicinin, teslim aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde malı kabul etmekte veya hiçbir gerekçe göstermeden ve hiçbir yükümlülük altına girmeden reddetmekte serbest olduğu, hizmetlerin satımında ise bu sürenin, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren başlayacağı hükme bağlanmıştır.
    Somut olayda;davacı ile davalı sigortalı arasında telefon görüşmesi yoluyla hayat sigortası sözleşmesi kurulmuş ve davacının isteği üzerine e-posta adresine gönderilen poliçede; poliçe başlangıç tarihinden itibaren ilk 90 gün içinde ortaya çıkan tehlikeli hastalıklar ve ameliyatların teminat kapsamı dışında olduğu,tehlikeli hastalıklar teminatı yönünden, tehlikeli hastalığın kapsamı ve uygulanmasına ilişkin ek özel şartlar çerçevesinde işlem yapılacağı,tehlikeli hastalıklar ek teminatı kapsamına giren sağlık risklerinin;kanser,organ nakli, böbrek yetmezliği, körlük, multiple skleroz olduğu, hayat sigortaları bilgilendirme formunun sigortacıdan istenip, dikkatlice okunması gerektiği, bilgilendirme formuna www. avivasa.com.tr adresinden ulaşılabileceği düzenlenmiştir.
    Temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi Daire kararında her ne kadar; poliçe ile davacının yakalanması muhtemel tehlikeli hastalıkları ve vefatının teminat altına alındığı, davacının poliçe düzenlendikten 3 gün sonra 19/09/2013 tarihinde kalp krizi geçirdiği ve ameliyat olduğu, koroner arter hastalığı nedeniyle davacının geçirdiği kalp krizinin yaşamsal tehlike oluşturabilecek ve ölümle sonuçlanabilecek tehlikeli hastalık olması nedeniyle poliçe teminatı kapsamında olduğu, davalı sigorta görevlilerince kalp krizi hastalığının teminat kapsamında olduğunun belirtildiği, davalının davacının geçirmiş olduğu koroner arter hastalığının teminat kapsamında olmadığı yönündeki iddiasının doğru olmadığı, mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre poliçe düzenlendiği sırada davacının bunu bilmesinin mümkün olmadığı, davalıya eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunmadığı, davalının bilirkişi raporuna karşı itirazlarının mahkemece değerlendirildiği, poliçenin 4. maddesinde belirtilen poliçe başlangıç tarihinden itibaren ilk (90) gün içinde ortaya çıkan tehlikeli hastalıklar ve ameliyatlar teminat kapsamı dışında bırakılmış ise de; Poliçenin 5. maddesinde bunların sınırlı sayıda kanser, organ nakli, böbrek yetmezliği, körlük ve multiple skleroz olarak belirtildiği, koroner arter hastalığı ve buna bağlı gelişen kalp krizinin bu kapsamda olmadığı dolayısıyla ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, davaya konu poliçe, sözleşmenin kurulmasından sonra, elektronik ortamda davacıya gönderilmiş olup, koroner arter hastalığı poliçe kapsamında sayılan tehlikeli hastalıklar arasında yer almamaktadır. Davacı 6102 sayılı TTK ve 4077 sayılı TKHK nun yukarıda anılan hükümlerine göre yasal süresi içinde poliçeye itiraz etmediğine ve cayma hakkını da kullanmadığına göre;sözleşmenin poliçede yazılı şartlarla yapılmış olduğunun kabulü gerekirken, koroner arter hastalığı ve buna bağlı gelişen kalp krizininin 90 günlük muafiyet süresi kapsamında olmadığından ve ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve karar bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, dosyanın karar veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 19.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara