Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/3632 Esas 2016/5263 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/3632 Esas 2016/5263 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2016/3632
Karar No : 2016/5263
Karar Tarihi : 01/01/1970
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/3632 Esas 2016/5263 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2016/3632 E.  ,  2016/5263 K.
"İçtihat Metni"


Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalılar ... ve ... vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacının rent a car işinde kullandığı aracına çarpmasıyla oluşan kazada davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu, kaza nedeniyle araçta hasar ve değer kaybı meydana geldiğini, ayrıca kiraya verilen araç yerine müşterisine yeni araç tahsis etmek zorunda kalan davacının aracın kira gelirinden yoksun kaldığını; aracın günlük kirasının 118 Euro olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 19.917,11 TL. hasar bedeli, 5.900,00 TL. kazanç kaybı ve 3.000,00 TL. değer kaybından oluşan toplam 25.817,11 TL"nin (kazanç kaybından davalı sigortacının sorumsuz olması kaydıyla) kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar ... ve ... vekili, davacıya ait araç sürücüsünün tali yoldan anayola çıkışta fasılalı kırmızı ışığa uymaması nedeniyle kaza oluştuğunu, kazada davalı sürücünün kusursuz olduğunu, davacı aracının kiralanması gibi bir durum olmadığından kazanç kaybı talep edilemeyeceğini, değer kaybı yönünden de aracın eski hasarlarının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... şirketi vekili, diğer davalı ..."na ait aracın trafik sigortacısı olduklarını, poliçe limitinin 10.000,00 TL. olduğunu, değer kaybının teminat dışı olduğunu, davacının dava öncesinde şirketlerine başvurusu olmadığından temerrüde düşmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 6.100,22 TL. maddi tazminatın tüm davalılardan müteselsilen tahsiline (davalı sigortacının dava tarihinden; diğer davalıların kaza tarihinden işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla); 1.903,66 TL. kazanç kaybı ile değer düşüklüğü tazminatının kaza tarihinde işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ..."ndan tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranlarının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalılar sürücü ..."nun tüm işleten ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası nedeniyle davacı aracında oluşan hasar bedeli, kazanç kaybı ve araç değer kaybının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı tarafça, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın sebep olduğu kaza nedeniyle oluşan maddi zararların tazmini talep olunmuş; araç hasar bedelinden tüm davalıların; araç değer kaybı ve kazanç kaybından ise davalı ... şirketi dışındaki diğer davalıların sorumlu olduğu yönünde karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmemiştir.Bu durumda esasen bir davalının diğer davalı lehine verilmiş olan hükmü o davalı aleyhine temyiz etme hakkı yok ise de; davalılar, davacı talebine konu zararlardan davacıya karşı müteselsilen sorumlu olup aralarındaki münasebet de ihtiyari dava arkadaşlığıdır.Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1 md.) doğal bir sonucudur.Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir.(BK 146/1 md.) Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK 146/1md) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe yada aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Rücu davası dikkate alındığında temyiz eden davalıların diğer davalı ... şirketi hakkındaki hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
Zira sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde, haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalının da sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır. (Bu hususta Yargıtay HGK 2009/16-428-483 sayılı ilamı)
Trafik kazasından kaynaklanan tazminat davalarında, zarar veren taraf, kusuru oranında gerçek zarardan sorumlu olur. Zarar verenin aracını Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalayan sigorta şirketi de zarar veren ile birlikte zarar görenin gerçek zararından sorumludur. Trafik kazasında zarar gören aracın hasarı onarılsa dahi onarımdan sonra aracın piyasa rayiç satış fiyatında düşüklük oluşacağı gerçeği karşısında, kaza nedeniyle araçta meydana gelen değer kaybı, gerçek zarar içinde değerlendirilir ve bu zarardan hem zarar veren hem de zorunlu trafik sigortacısı sorumludur.
Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak somut olaya bakıldığında; davacı maddi tazminatın müteselsil sorumluluk hükümlerine göre davalılardan tahsili istemiyle işbu davayı açmış olup mahkemece, davalı ..."nin sadece araç hasar bedelinden sorumluluğuna; araç değer kaybı ve kazanç kaybı bedelinden sorumsuz olduğuna karar verilmiş; bu davalı hakkındaki hüküm davacı yanca temyiz edilmemiş, sadece diğer davalılar (araç maliki ve sürücüsü) ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Hükmü temyize gelmeyen davacı ile davalı ...Ş. yönünden hüküm kesinleşmiş ve davalı ... şirketi lehine usuli müktesep hak oluşmuş ise de; davacının talebine konu araç değer kaybının gerçek zarar kapsamında olması ve davalı trafik sigortacısının da bu zarardan sorumlu olması karşısında temyiz eden davalı işleten-sigortalı diğer davalı ... şirketine bunu rücu edebilir.
Açıklanan nedenlerle, rücu davası ile borçlular arasındaki iç ilişki ve usul ekonomisi dikkate alındığında kararın temyizinde davalının hukuki yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olduğu gibi, hakkındaki karar kesinleşen davalı ..."nin hükmedilen araç değer kaybı yönünden sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılarak ve taraflar arasındaki iç ilişkide geçerli olmak üzere; mahkemece (... yönünden usuli kazanılmış hakkın ihlal edilmemesi gerektiğinden) davalı ... hakkında araç değer kaybı yönünden icrai nitelikte bir hüküm kurulmayarak sadece,
davacının araç değer kaybı talebi yönünden sorumlu olduğu hususunun tespitine yönelik hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar sürücü ..."nun ve ... vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2.5.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

Avukata Sor Hemen Ara