Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/12783 Esas 2021/507 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/12783 Esas 2021/507 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2020/12783
Karar No : 2021/507
Karar Tarihi : 02/02/2021
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/12783 Esas 2021/507 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2020/12783 E.  ,  2021/507 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat (hakem) davasının yargılaması sonunda, 24.09.2020 tarih ve 2020/İHK-18323 sayılı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin itirazın reddine dair kararı davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili, 27.02.2010 tarihinde, davalı ... nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı aracın tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaralandığını belirterek belirsiz alacak olarak şimdilik 20.000,00 TL maluliyet tazminatının başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 05.05.2020 tarihli dilekçesi ile talebini 150.000,00 TL"ye yükseltmiştir.
    Davalı ... vekili, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, başvurunun kabulü ile 150.000,00 TL tazminatın 16.10.2019 tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı, davalı vekili tarafından itiraz edilmiş; İtiraz Hakem Heyetince, itirazın reddine karar verilmiş; itiraz hakem heyeti kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-) Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
    818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 41 (6098 Sayılı TBK"nun 49. maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK"nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK"nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
    Buna karşılık 2918 Sayılı KTK"nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir.
    Görüldüğü gibi, BK"nun 60. ve 2918 Sayılı KTK"nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir.(TBK"nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.)
    2918 Sayılı Kanun"un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK"nun 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
    Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; davaya konu trafik kazası 27.02.2010 tarihinde gerçekleşmiş, bu kaza sonucu Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri tarafından hazırlanan 31.10.2019 günlü heyet raporunda davacının beden gücü kaybı oranının %36,2 olduğu tespit edilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre gelişen durumun varlığı ispat edilememiştir. Davalı zamanaşımı definde bulunmuş ise de; davalının zamanaşımı defi, uyuşmazlık hakem heyeti ve itiraz hakem heyeti tarafından itibar görmemiştir.
    Oysa ki, davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün kusuru ile neden olduğu ve davacının %36,2 maluliyeti ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK"nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve Taksirle Bir Kişinin Yaralanmasına Sebep
    Olma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK"nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK"nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 19.11.2019 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır.
    Zira haksız fiil nedeniyle geçici veya sürekli iş gücü kaybına uğrayan kişi sonradan gelişen durumlar dışında haksız fiil tarihinden itibaren bedensel zarara uğramıştır. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zarar haksız fiil tarihi itibariyle doğmuş olup bu andan itibaren mağdur zarar görmeye başlamıştır. Davacının iyileşme süresi 9 aydır.
    Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Davanın zamanaşımı nedeni ile esastan reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    2-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 02/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara