Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/325 Esas 2020/733 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/325 Esas 2020/733 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2018/325
Karar No : 2020/733
Karar Tarihi : 05/02/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/325 Esas 2020/733 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2018/325 E.  ,  2020/733 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı ...’ten kredi sözleşmesi gereğince alacaklı olduğunu, borcun ödenmemesi sebebi ile davalı borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, borçlunun adına kayıtlı gayrımenkulünü davalı ...’e ondan da dava dışı ... ...’a devredildiğinin öğrenildiğini beyan ederek, dava konusu gayrımenkulün davalı ..."nin elden çıkarttığı tarihteki bedelini müvekkil banka alacak ve ferilerini geçmemek üzere talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
    Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
    Mahkemece davacı tarafça dosyaya aciz niteliğinde olduğu iddiasıyla sunulan haciz tutanakları incelendiğinde; borçlunun taşınmış olduğu adreslerde borçlu ve borçluya ait mal bulunmadığının tespiti ile yetinildiği, sunulan haciz tutanaklarının aciz vesikası mahiyetinde olmadığı, asıl kredi borçlusu olan şirket hakkında verilen iflasın erteleme kararı dikkate alındığında; en başta İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası açma koşullarının oluşmadığı, Borçlar Kanunu uyarınca alacaklılarından mal kaçırma ve muvazaa sebebi ile tasarrufun iptali iddiaları açısından ise; taşınmazın tapuda satış değerinin gerçek değerinden az gösterilmesinin muvazaa için kesin bir delil oluşturmayacağı yerleşmiş içtihatlarla sabit olup, dava dışı ... ... tarafından ziraat bankası Kestel şubesinden kullanıldığı gelen belgeler ile anlaşılan kredi ve kredi tarihi ile satış tarihleri dikkate alındığında; davalı ..."nin emin-kişi olarak taşınmazı aldığı iddialarının aksi dosyaya sunulan belgeler ile davacı tarafından ispatlanamadığından ve mahkememizce davalı ..."ye yapılan satışın, davalı borçlu ... tarafından alacaklılardan mal kaçırmak saikiyle yapıldığı kanaatine ulaşılamadığından davanın reddine karar verilmişse de varılan sonuç doğru görülmemiştir.
    Somut olayda alacağın dayanağı olarak 06.11.2009 tarihli kredi genel sözleşmesinin gösterildiği, söz konusu sözleşme gereğince çekilen kredi borcunun ödenmemesi sebebi ile davalı borçlu aleyhine ihtiyati hacze dayalı olarak ... 12. İcra Müdürlüğü’nün 2012/18966 sayılı icra dosyası ile takip başlatıldığı, davalı borçlunun bilinen adreslerine ihtiyati haciz yapıldığı anlaşılmıştır.
    Takip ihtiyati haciz ile başlamış olup, ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edilmesi ile dosyadaki hacizler kesin hacze dönüşecektir. Ancak icra dosyası içerisinde ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamıştır. Mahkemece öncelikle ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edilip edilmediğinin araştırılması, tebliğ edilmiş ise söz konusu haciz tutanaklarının İİK 105 kapsamında aciz vesikası niteliğinde olmasına göre esasa girilerek sonucuna göre karar verilmesi, tebliğ edilmemiş ise kesinleşmiş bir takip bulunmamasına göre davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Kabule göre de mahkemece dosyaya ibraz edilen haciz tutanaklarının aciz vesikası hükmünde olmadığı kabul edilerek, davanın aciz vesikası yokluğundan usulden reddine ve davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurularak nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
    Kabule göre; mahkemece asıl kredi borçlusu olan şirket hakkında verilen iflas erteleme kararı gereğince de en başta İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası açılamayacağı belirtilmişse de davalı borçlu ...’in iflas erteleme davasının tarafı olmaması, davalı ... aleyhine takip yapılamayacağına dair tedbir kararının bulunmamış olmasına göre mahkemenin İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası açılamayacağı yönündeki gerekçesi de doğru görülmemiştir.
    Kabule göre mahkemece gerekçede davanın BK 18 ve devamı madde hükmü değerlendirilmesine göre; davalı 3. kişi Nuhi" nin beyanıda dava konusu gayrımenkulün “güvenilir kişi” olması sebebi ile kendisine devredildiği, söylediğine göre bu hususun da değerlendirilmesi gerekirdi. Eksik inceleme ile karar verilmesi de isabetli olmamıştır.
    2- Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 05.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara