Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/278 Esas 2020/2714 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/278 Esas 2020/2714 Karar Sayılı İlamı

Esas No : 2019/278
Karar No : 2020/2714
Karar Tarihi : 05/03/2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/278 Esas 2020/2714 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/278 E.  ,  2020/2714 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    - K A R A R -
    Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi ... dava dışı ... Bankası A.Ş"den 48.700,00 TL kredi kullandığını, kredinin teminat amacı ile davalı ile muris arasında hayat sigorta poliçesinin düzenlendiğini, murisin poliçe teminat süresi içinde 15/04/2013 tarihinde vefat ettiğini, poliçe teminatının ödenmesi için yapılan başvuruya davalı tarafından cevap verilmediğini belirterek şimdilik 10.000,00 TL tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 07.08.2014 tarihli dilekçesi ile dava değerini 50.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
    Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 50.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 24/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak Kastamonu 1. Noterliğince verilmiş 18/04/2013 tarih 312 yevmiye nolu mirasçılık belgesindeki hisseleri oranında davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-)Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazının reddi gerekmiştir.
    2-)Dava, hayat sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır.
    Riziko ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 1439. maddesinde "(1)Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.
    (2)Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder." düzenlemesi yer almaktadır.
    Yine poliçe ve riziko tarihinde yürürlükte bulunan Hayat Sigortaları Genel Şartları’nın C.2 maddesinde "Sözleşmenin Yapılması Sırasındaki Beyan Yükümlülüğü:
    2.1-Sigortacı, bu sözleşmeyi, gerek sigorta ettiren gerekse bilgisinin olduğu hallerde hayatı sigorta edilenlerin ve temsilci aracılığıyla sigorta yapılıyorsa temsilcinin de beyanını esas tutarak yapmıştır.
    2.2-Gerek sigorta ettiren gerekse sigortalı ve temsilci,sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, sigortacı durumu
    öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabilir veya sözleşmeyi yürürlükte tutarak sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortacının bildirilmemiş, eksik veya yanlış bildirilmiş olan hususları bilmesi veya ihbar etmemenin ya da yanlış ihbar etmenin kusura dayanmaması halinde cayma caiz değildir. Bu durumda rizikonun kabul edildiğinden daha yüksek olması nedeniyle daha fazla bir prim alınması gerekiyorsa sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir.
    Sigorta ettiren, talep edilen prim farkını kabul ettiğini sekiz gün içinde bildirmediği takdirde sözleşmeden cayılmış olur. Ancak, prim farkının kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden cayılması sigortacının gerçeğe aykırı veya eksik beyanı öğrendiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde söz konusudur.
    Beyan yükümlülüğünün kasıtlı ihlalinde sigortacı riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır.
    Kastın söz konusu olmadığı durumlarda riziko; sigortacı durumu öğrenmeden önce veya sigortacının cayabileceği veya caymanın hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde gerçekleşirse, sigortacı tazminatı o tazminata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder. 2.3-Cayma veya prim farkını talep etme hakkı süresinde kullanılmadığı takdirde düşer.
    2.4-Sözleşme akdedilmesinden itibaren aralıksız veya itirazsız olarak iki yıl süreyle yürürlükte kalmışsa artık sigortacı sözleşmeden cayamaz ancak durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortalı talep edilen prim farkını kabul etmezse rizikoya ilişkin olarak alınan prim ile alınması gereken prim arasındaki oran çarpılır çıkan miktar tazminat olarak ödenir.
    2.5- Eksik ve yanlış beyan fazla prim alınmasına neden olmuşsa, fazla alınan miktar sigorta ettirene gün esası üzerinden iade olunur." hükmü düzenlenmiştir.
    Somut olayda, muris ile davalı sigorta şirketi arasında 17.05.2011-17.05.2012 tarihlerini kapsayan hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; daha sonra, 23.05.2012-23.05.2013 tarihlerini kapsayacak şekilde poliçe yenilenmiş, murisin 15.04.2013 tarihinde vefat etmiş ve ölüm belgesinde ölüm sebepleri arasında kardiyak arrest, ventriküler fibrilasyon gösterilmiştir. Dosya içerisinde bulunan hayat sigortası
    başvuru formunda muris sağlığı ile sorulara hayır cevabı vermiş, imzası ile bunu tevsik etmiştir. Murisin hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağı olup olmadığı konusunda rapor almaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması eksik incelemedir.
    Mahkemece, avukat bilirkişiden rapor alınmış ve bu rapor esas alınarak sigorta şirketinin beyan yükümlülüğüne aykırılık nedeni ile cayma hakkı var ise de, davalının ölüm olayını öğrenmesi üzerine cayma hakkını süresinde kullanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Eksik inceleme ile karar verilemez. Mahkemece ATK’dan bir heyet raporu aldırılarak sigortalı murisin tedavi gördüğü ve gizlendiği iddia edilen hastalıkla ölüm rizikosu arasında doğrudan illiyet bağının olup olmadığı, başka bir anlatımla ölümün gizlenen hastalıktan meydana gelip gelmediği tespit ettirilerek yukarıdaki açıklamalar ışığında sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
    Kabule göre de;
    Dava dayanağı 23.05.2012-23.05.2013 tarihleri arasını kapsayan ... nolu hayat sigorta poliçesinde vefat teminatı 36.250,00 TL olarak belirlenmiş olmakla bir önceki dönem poliçe teminatı olan 50.000,00 TL vefat tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 05.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu Kararlara da bakmak isteyebilirsiniz:

    Avukata Sor Hemen Ara